https://islamgreen34-us.tr.gg
ISLAMGREEN34 MÜZİK MERKEZİ

TIP VE MÜZİK


TIP VE MÜZİK 

ESRA MELTEM KOÇ

İZMİR KATİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ


https://www.researchgate.net/publication/297717586_Ruhun_ve_Bedenin_Gidasi_Gecmisten_Gunumuze_Muzik_ve_Tip

Esra Meltem Koç         1

Duygu Ayhan Başer     2

Rabia Kahveci              2

Adem Özkara               2

1  Ankara Mamak Toplum Sağlığı

Merkezi
Aile Hekimliği Uzmanı,
Ankara

2  Ankara Numune Eğitim ve

Araştırma Hastanesi
Aile Hekimliği Kliniği
Ankara


Ruhun ve Bedenin Gıdası 
Geçmişten Günümüze

Müzik ve Tıp

Sanat ve tıp ilişkisi ve sanatın önemli bir kolu olan müziğin insan

hayatındaki önemi yadsınamaz. Müzik sadece bir sanat değil, aynı

zamanda insan hayatının her döneminde önemli yeri olan bir kavramdır;

zihinde ve vücutta olumlu etkileri vardır. Günümüze kadar birçok

medeniyet kendi sosyal ve kültürel düzeyine göre müziğin sağlık üzerine

olan etkisini keşfetmiş; müzik, ritm ve dansı pek çok konuda

kullanmışlardır. Bu makale ile tarihsel pencereden müzik ve tıbbın

ilişkisini değerlendireceğiz.

Anahtar Kelimeler : Müzik, Terapi, Tarih


Ses :  aralarında uyum bulunan titreşimler

olarak tanımlanmaktadır ve pek çok canlı tarafından

iletişim için kullanılmaktadır. Daha geniş anlamda

bir ritm, tempo ve ahengi çağrıştıran canlı veya

cansız sistemlerin çıkardığı seslere kâinatın veya

tabiatın musikisi denilebilir (rüzgâr sesi, akan su

veya kıyıya vuran dalganın sesi, kuş cıvıltıları vs).3

Bu bakış açısıyla müzik insanın yaratılmasıyla

birlikte hep var olan ve yaşamın her döngüsünde

ona eşlik eden hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır.

Başka bir deyiş ile de müzik, birtakım duygu ve

düşünceleri belli kurallar çerçevesinde uyumlu

seslerle anlatma sanatıdır (1,2).

Yapılan çalışmalar çocukların melodik

ritimleri algılama ve hatırlama, bir bestedeki

yükselen ve alçalan ses tonlarını fark etme ve

tempo değişikliklerini algılamada özel bir

yetenekleri olduğunu göstermektedir (2,3). İnsan ve

hayvanlarla yapılan bu tür bilimsel çalışmalarla

müziğin canlı organizmalar üzerindeki fiziksel ve

psikolojik etkileri incelenmektedir. Yapılan

çalışmalar yoğun bakım hastalarında müzik

tedavisinin hastalarda ağrı şiddetini ve

anksiyetelerini azalttığını, gevşemeyi sağladığı

gözlenmiştir. Arya ve arkadaşlarının primigravid

sağlıklı hamileler ile yaptığı bir randomize

kontrollü çalışmada antenatal dönemde müziğe

maruz kalan yenidoğanların davranışlarının önemli

derecede ve olumlu etkilendiği belirlenmiştir (4,5).

Son yıllarda geliştirilen fonksiyonel

manyetik rezonans (MR) görüntüleme ve Pozitron

Emisyon Tomografisi (PET) görüntüleri müziğin

beyin ve merkezi sinir sistemi üzerindeki etkilerinin

daha yakından izlenmesinin yolunu açmış ve

“nöromüzik” teriminin tıp literatürüne girmesine

neden olmuştur (4). Müziğin ruh ve beden

üzerindeki tedavi edici özelliğinin hipotalamik

pituatuar adrenal aksta yaptığı modülasyon sonucu

serum dehidroepiandrosteron, epinefrin,

interleukin–6 ve kortizol gibi diğer stres hormon

konsantrasyonlarındaki belirgin azalmalarla ilişkili

olabileceği düşünülmektedir. Müziğin rahatlatıcı

bazı özellikleri inflamatuar markerlarda azalma ve

bağışıklık sisteminin doğal öldürücü hücrelerin

aktivasyonlarının geliştirilmesi gibi biyokimyasal

ölçülebilir stres azaltıcı etkileri ortaya çıkmaktadır

(6,7). İnsanlık tarihinin her döneminde yer alan

müziğin insan sağlığı üzerine çok olumlu etkilerinin

gözlenmesi tarih boyunca müzik ile tedavinin her

toplumda yaygın olarak kullanılmasına neden

olmuştur. Müziğin tedavi amacıyla kullanıldığı en

eski medeniyetlerin başında Sümerler, Babiller,

Asurlar, Şamanlar, Çinliler, Eski Mısır ve

Yunanlılar gelmektedir. Milattan sonra sahne alan

Endülüs, Emevi, Selçuklu ve Osmanlı dönemi

İslam coğrafyası şifahanelerinde müzik farklı ruhsal

ve bedensel rahatsızlıkların tedavisinde yaygın

olarak kullanılmaktaydı (8,9).


Aslı Yunanca olan müzik kelimesi

“musica” sözcüğünden gelmektedir. Birçok

araştırmacıya göre Musica’nın etimolojisi muse-şifa

dağıtan peri veya melek anlamına gelmektedir.

Türkçede müzik yerine musiki kelimesi de

kullanılmaktadır. Eski Yunanlılara göre her türlü

erdemin kökeni olan müzik ruhun arındırılması ve

eğitilmesinde önemli bir rol almaktadır. “Paignio”

bu dönemde hastalıklardan ve dertlerden

kurtulmayı sağlayan neşe ve sevinç içeren şarkılara

verilen isimdir. Apollon’un oğlu, eski Yunan

müzisyeni Orpheus’un lir adı verilen bir çalgı

çaldığı bilinmektedir. İnanışa göre lir insanların

sıkıntılarını, dertlerini gideren bir çalgıdır. Tıbbın

babası sayılan Hippocrates’ in de 2400 yıl önce,

hastaları ilahiler eşliğinde tapınağa götürdüğü

bilinir. Xenokrates, Hipocrate, Asclepiade, Colinos

Areteus, Cacleius, Theofraste, tıbbi tedaviden fayda

görmeyen hastalarda müzik tedavisini kullanmıştır

(8-12). M.Ö. 9. yüzyılda yaşayan Yunan şairi

Homeros yazmış olduğu Odyssiea adlı eserinde,

müziğin kanamaya karşı iyi geldiğini iddia etmiştir.

Ayrıca ameliyatlarında müziği kullanarak, etkili

olduğunu göstermiştir. M.Ö. 585–500 yıllarında,

yaşayan filozof ve matematikçi Pythagoras,

umutsuzluğa düşen ve çabuk öfkelenen hastaları

tedavi edebilmek için çeşitli yollar araştırmıştır.

Bunun için farklı melodiler ile tedavi fikrini öne

sürmüştür. Aesculape ise sağırlığın tedavisi için

trampet kullanmıştır. Yunanlıların büyük

filozoflarından olan Sokrates’in öğrencisi Platon’

da (Eflatun) M.Ö. 400 yıllarında ahenk ve ritimle

müziğin ruhun derinliklerine etki ederek kişiye

hoşgörü ve rahatlık sağladığından bahsetmektedir

(8,10,11).

Xenokrates, akıl hastalarını at

kemiklerinden veya içi boşaltılmış bir çeşit bitki

sapından yapılmış aletlerle musiki çalarak tedavi

ediyordu. M.S. 5. yüzyılda Afrikalı bir hekim olan

Caeleius Aurelianus, kronik hastaları tedavi etmek

için obua çalmayı öneriyor ve özellikle bazı

psikiyatrik hastalıklarda müziğin etkili olduğunu

savunuyordu. Celsus ve Areteus, Roma’da müziğin

ruhu rahatlatıp yatıştırdığını ve ruh hastalarını

tedavi etmede faydalı olduğunu belirtmiştir. Eski

Roma’da müziğin sara, histeri, böcek sokmaları,

mikrobik hastalıklar, konuşmama ve ağrılar için

kullanıldığı bazı kaynaklarda yazılı olarak

belirtilmiştir. Özellikle histeri hastalarının flüt ile

tedavi edildiğine dair yazılı kaynaklar

bulunmaktadır. Roma hekimlerinden

Asclepiades’in psikiyatrik hastalıkların tedavisinde

müzik terapisini kullandığı da bilinmektedir (8).

Eski Mısır’da hastalara tedavi öncesinde

müzik dinletilir, böylece hastaların tedavi öncesinde

büyük bir güç kazandıkları düşünülürdü. Ayrıca

doğum sırasında da müziği kullandıkları

 

 

 

 
 
bilinmektedir. Meşhur Çin filozofu Konfüçyus
“müzik ile insanlar arası ilişkilerin düzeldiğini,

gözlerin parladığını, kulakların keskinleştiğini,

kanın hareketi ve dolanımının sakinleştiğini” ifade

ederek müziğin insan vücudu üzerindeki etkilerine

dikkati çekmiştir. Çin toplumunda gür ses veren

“Lo” isimli gong kötü cinleri ve ruhları hastanın

yanından uzaklaştırdığı inancı ile hastalara iyi

olmaları için çalınırdı (8,10).

Türklerde müzik kültürü, Türk tarihi kadar

eskiye dayanmaktadır. Yaklaşık 6000 yıldan daha

uzun süreye dayanan bir geçmişten söz

edilmektedir. Türk tarihinde Altay Türk kültürü

M.Ö. 3000’li yıllardan başlayarak Türk müzik

kültürünün temellerini oluşturmuştur ve göçler

sayesinde kültür dört bir yana yayılmıştır. Türkler

üflemeli, vurmalı, telli çeşitli müzik enstrümanları

kullanmışlardır.12 Bunlardan kopuz veya saz Orta

Asya döneminde iyi ruhları çağırıp kötü ruhları

uzaklaştırdığına inanılan, tedavi edici kabul edilen

bir çalgıdır. Davullar hasta tedavisinde ve dini

törenlerde özellikle ölüler, ruhlar, cinler ve perilerle

irtibat kurarak hastaları tedavi ettiğine inanılan

“şamanlar (trans ustaları)” tarafından kullanılmıştır

(12,13). Altay, Kırgız, Kaşgar Türklerinde, dansı

ve müziği hastalıkların tedavisinde kullanan

“Baskı” ve Kam adı verilen hekimler vardı. Bu

hekimlerin seans boyunca şiir, müzik, dansı

sanatsal bir biçimde birleştirerek trans ile iyileştirici

özelliği olduğuna inanılırdı. Çok yaygın olarak

bilinmese de Özbekistan’da da “Kinne Yöyücüler”

denilen, şarkı ve dansla nazar değen hastanın

ruhundan şeytanı uzaklaştırdığına inanılan kişiler

olmuştur (8,12,13).

İslamiyet’in ilk yıllarında müzik insanı

dini vazifelerinden uzaklaştıracağına, zevk ve

sefaya yönelteceğine inanıldığı için hoş

karşılanmamıştır. Ancak sonraları Peygamber

Efendimiz Hz. Muhammed’in Kuran-ı Kerim’in

güzel okunmasından memnuniyet duyması ile

toplumun müziğe bakış açısı değişmiştir. Zamanla

kişiler kültürlerinin yöresel müziklerine göre Kuran

okumaya başlamışlardır. Böylece kademe kademe

insanların yaşamlarına giren müzik, devletin ileri

gelenlerinin ilgisi ile gelişmeye devam etmiştir ve

Abbasiler döneminde ise yüksek bir seviyeye

ulaşmıştır. Abbasiler döneminde yaşayan ünlü

Türk-İslam bilgini ve filozofu Farabi, Kitab ül

Musiki adlı eserinde müziği nazari açıdan açıklamış

ve müzik enstrümanlarından bahsetmiştir (12,13).

İslam tarihinde sufiler müzikle ilgilenmiş

ve ruh hastalıklarının tedavisinde kullanıldığından

bahsetmişlerdir. Bu dönemlerde yaşamış olan

Zekeriya Er-Razi (854932), Farabi (870950) ve

İbni Sina (9801037), ruhi hastalıklarda müzik

kullanımının öncüsü olmuşlardır (12,13).

Farabi, Musiki ul Kebir eserinde

müziğin astronomi ve fizik ile olan ilişkisini ele

almıştır. Farabi, Türk Müziği makamlarının ruh

üzerine olan etkilerini şu şekilde sınıflandırmıştır

( 8,12,13 )
MUSİKİ MAKAMLARI VE TIP 

1. Rast makamı: İnsana sefa (neşe-huzur)

verir.

2. Rehavi makamı: İnsana beka (sonsuzluk

fikri) verir.

3. Kuçek makamı: İnsana hüzün ve elem

verir.

4. Büzürk makamı: İnsana havf (korku) verir.

5. Isfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti,

güven hissi verir.

6. Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık

verir.

7. Uşşak makamı: İnsana gülme hissi verir.

8. Zirgüle makamı: İnsana uyku verir.

9. Saba makamı: İnsana cesaret, kuvvet

verir.

10. Buselik makamı: İnsana kuvvet verir.

11. Hüseyni makamı: İnsana sükûnet, rahatlık

verir.

12. Hicaz makamı: İnsana tevazu (alçak

gönüllülük) verir.

İbni Sina musikiyi, Farabi’nin eserlerinden

öğrenip tıp mesleğinde uyguladığını, Kitabü-ş Şifa

adlı eserinde “Tedavinin en iyi yollarından, en

etkililerinden biri hastanın akli ve ruhi güçlerini

arttırmak, ona hastalıkla daha iyi mücadele etmek

için cesaret vermek, hoşa gider hale getirmek ona

en iyi musikiyi dinletmek ve onu sevdiği insanlarla

biraraya getirmektir diyerek belirtmiştir (12,13).

Safiyuddin Urmevi, 13.yüzyılda yaşamış,

Türk Musiki sistemini ilmi şekilde ortaya koymuş

ve mugni, santur ve nüzhe gibi çalgıları icat

etmiştir. 13601435 yılları arasında yaşamış Hoca

Abdülkadir Meragi büyük bir bestekâr, musiki

bilgini, hanende ve sazende olarak tanınmaktadır.

Mevlana’nın babası Bahaeddin Veled Anadolu’da

Mevlevi kültürünün oluşmasına, Itri ve İsmail Dede

Efendi Türk Sanat Müziği’nin gelişmesine katkıda

bulunan isimlerdir. Klasik Türk Müziği ve Mevlevi

müziğinin yanı sıra Hoca Ahmet Yesevi’nin şiirleri

ve Bektaşi nefesleri ile Türk Halk müziği de çok

yük bir gelişme göstermiştir (12,13).

Türk tarihinde ilk müzikle tedavi

çalışmalarının Selçuklu ve Osmanlılar döneminde

uygulandığı görülmektedir. Darüşşifa, hastaların

tedavi edildiği mekân anlamına gelmektedir. Orta

Asya Türkleri Darüşşifa yerine Darülmerza,

Selçuklular Darülafiye, Osmanlılar Darüssıha,

Şifahane, Bimarhane ve Tımarhane terimlerini

kullanmışlardır (12,14).

Selçuklular döneminde müzikle tedavi

yapılan hastaneler; Nureddin Hastanesi (1154),

Kayseri Gevher Nesibe Tıp Medresesi ve Maristanı

(1206), Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası ve

Amasya Darüşşifası (1308)’dır (14).

Osmanlılar döneminde müzikle tedavi

yapılan hastaneler Fatih Darüşşifası(1470), Edirne

II. Bayezid Darüşşifası(1488) ve Süleymaniye

Darüşşifası (1557)’dır. Bayezid Darüşşifası’nın iki

avlu ve bir ana blok olmak üzere üç bölümden

oluşan 30 yataklı akıl ve ruh hastalarının su ve

musiki sesi ile tedavi edildiği bir şifahane olduğu

kayıtlarda ifade edilmektedir. Evliya Çelebi bu

şifaheneden Bayezid Veli hazretleri

vakıfnamesinde” hastalara deva, dertlilere şifa,

divanelerin ruhuna gıda ve def’i sevda olmak üzere

on adet hanende (şarkı söyleyen) ve sazende (saz

çalan) gulam tayin etmiş ki, üçü hanende biri

neyzen, biri kemancı, biri musikarcı, biri santurcu,

biri çengi, biri cenk santurcu, biri udcu olup haftada

üç kere gelerek hastalara ve delilere musiki faslı

icra ederler. Allah’ın emri ile nicesi saz sesinden

hoşlanır ve rahat ederler. Doğrusu musiki ilminde

neva, rast, dügah, segah, çargah, suzinak makamları

ona mahsustur. Ama zengüle makamı ile buselik

makamında rast kara kılsa insana hayat verir. Bütün

saz ve makamlarda ruha gıda verir.’ şeklinde

bahsetmektedir (12,14).

Osmanlı şair hekimlerinden Şuuri Hasan

Efendi (ö.1639) Tadil-ül Emzice” adlı eserinde

makamların hangi vakitlerde icra edileceğini şu

şekilde belirtmiştir (8,12):

Rast ve Rehavi Makamları: Seher zamanları

etkilidir.

Hüseyni Makamı: Sabahları etkilidir.

Irak Makamı: Kuşlukta (sabah ve öğle arası )

etkilidir.

Nihavend Makamı: Öğleyin etkilidir.

Hicaz Makamı: İki ezan arası etkilidir.

Buselik Makamı: İkindi (öğle ile akşam arası)

etkilidir.

Uşşak Makamı: Gün batarken etkilidir.

Zengüle Makamı: Gurubdan (güneş battıktan

sonra) etkilidir.

Muhalif Makamları: Yatsıdan sonra etkilidir.

Rast Makamı: Gece yarısı etkilidir.

Zirefkend Makamı: Gece yarısından sonra

etkilidir

Tokatlı Mustafa Efendi’nin talebesi Hekimbaşı

Gevrekzade Hasan Efendi “Emraz-ı Ruhaniyeyi

Negama-ı Musikiye” adlı eserinde çocuk

hastalıklarına hangi makamın iyi geldiğini şu

şekilde belirtmiştir (8,13):

Rast Makamı: Felçle birlikte giden

hastalıklarda etkilidir.

Irak Makamı: Menenjit ve hırçınlıkta etkilidir.

Isfahan Makamı: Zihin açıklığı verir ve

zekânın keskinliğini artırır. Kalpte ferahlık

duygusu yaratır. Ateşli hastalıklardan korur.

Zirefgend Makamı: Felç, ağızda felç, sırt

ağrısı, eklem ağrıları ve kamburluk

durumlarında çok tesirlidir.

Rehavi Makamı: Baş ağrısına, burun

kanamasına, balgam oluşturan üst solunum

yolu hastalıklarına iyi gelir.

Büzürk Makamı: Beyin ve ensede ortaya çıkan

şiddetli hastalıklarda kuvvetsizliği ortadan

kaldırmak için kullanılır.

Zengük Makamı: Kalp hastalıkları, karaciğer

hastalıkları, mide yanması ve beyin

hastalıklarında kullanılır.

Hicaz Makamı: idrar zorluğunda kullanılır.

Buselik Makamı: Beyindeki düşünce

yoğunluğunu azaltıcı etkisi vardır. Göz ve

kalça ağrılarında da etkilidir


Uşşak Makamı: çok küçük çocuklarda

dinletilirse tüm organlarına ferahlık verir.

Hüseyni Makamı: Ferahlık duygusu veren bu

makam, karaciğer ve kalp iltihabını gidermede

etkilidir.

Neva Makamı: Ergenlik çağına gelmiş

çocuklarda kalça ağrılarında etkilidir. Ayrıca

kötü ve sıkıntılı fikirleri sevinç ve sakinlik

veren duygulara dönüştüren bir makamdır.

Tarih boyunca devam eden müzikoterapi

çalışmaları günümüzde de tüm dünyada devam

etmektedir. Türkiye’de de son yıllarda pekçok

merkezde benzer çalışmalar yapılmaktadır. 2005-

2006 yıllarında 40 kontrol, 40 deney grubu toplam

80 gebenin katıldığı indüksiyon uygulanan primipar

gebelere travayda verilen eğitim ile dinletilen

müziğin doğum sürecine etkisi (Ersanlı, 2007) adlı

çalışmada deney grubundaki gebelere eğitim

verilmiş, doğum ağrılarına iyi geldiği bilinen

Rehavi makamındaki müzik birer saat arayla, her

saatte 20 dakika olmak koşulu ile en az 6 kez

dinletilmiş, kontrol grubundaki gebelere eğitim

verilmemiş, müzik dinletilmemiştir. Araştırma

sonucunda indüksiyon uygulanan primipar gebelere

travayda verilen eğitim ile dinletilen müziğin

doğum sürecine olumlu etkileri olduğu saptanmıştır

(15). 2007 yılında Gazi Üniversitesi Algoloji

Bölümünde bel, boyun ve baş ağrısı çeken 20 hasta

ile ağrılı hastalarda Türk Müziği ile tedavinin

etkinliği araştırılmıştır. Hastaların terapi öncesi ve

sonrası ağrı şiddetleri (0 ile 10 arasında) verbal

numerik skala (VNS) ile değerlendirilmiştir ve

hastaların ağrı dereceleri ile terapi öncesi ve

sonrasında anlamlı bir fark çıkmıştır. Ayrıca

hastaların terapi öncesi ve sonrası ACTH ve

kortizol stres hormonlarında da %40 azalma tespit

edilmiştir (Babacan, vd. 2008) (15).

2009 yılında Ege bölgesinde bir Araştırma

ve Uygulama Hastanesinin Pediatri Kliniklerinde

46 hemşire ve doktor ile müziğin klinikte kullanımı

hakkındaki görüşlerini belirlemek için yapılan

çalışmada bilgi düzeylerinin yeterli olmadığı

belirlenmiştir (16). Müzik ile tedavinin insan

hayatındaki olumlu etkileri tarihin her döneminde

anlaşılmış ve pek çok medeniyet tarafından

uygulanmıştır. Günümüzde de müzik ile tedavi için

Avrupa, Amerika ve Güney Amerika ülkelerinde

lisans ve yüksek lisans eğitim programları vardır;

ayrıca bu alanda dernekler kurulmakta, bilimsel

kongreler ve konferanslar düzenlenmektedir. Mısır,

Letonya, Japonya gibi Türkiye de müzikle tedavi

eğitimi için yurt dışına öğrenciler göndermeli,

müzik profesyonellerinin ilgisini bu alana çekmeli

ve tıp, psikoloji sosyoloji gibi alanlarda çalışan

kişilerin bu konuda çalışmalar yapmasını teşvik

etmelidir (15 )


KAYNAKLAR

1. Türk Dil Kurumu. http://www.tdk.gov.tr (Erişim Tarihi: 19.03.2013).

2. Yıldırım F. Müziğin Sağlık Üzerindeki Beş Etkisi. http://www.saglikveyasamdergisi.com.tr (Erişim tarihi:

19.03.2013).

3. Aydın S. Tedavi ve Zihin Gelişiminde Müzik. Sızıntı Dergisi 2000; 22 (5):256.

4. Uyar M, Akın Korhan E. Yoğun bakım hastalarında müzik terapinin ağrı ve anksiyete üzerine etkisi. AĞRI

2011;23(4):139-46.

5. Arya R, Chansoria M, Konanki R, Tiwari DK. Maternal Music Exposure during Pregnancy Influences

Neonatal Behaviour: An Open-Label Randomized Controlled Trial. International Journal of Pediatrics

2012;2012:901812. doi: 10.1155/2012/901812. Epub 2012 Feb 14.

6. Kemper KJ, Danhauer SC. Music as Therapy. Southern Medical Journal 2005;98(3):282-8.

7. Cervellin G, Lippi G. From music-beat to heart-beat: A journey in the complex interactions between music,

brain and heart. European Journal of Internal Medicine 2011; 22(4):371-4.

8. Karahan S. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Anasanat Dalı. Tarihsel Süreç İçerisinde

Türklerde Müzikle Terapi Yüksek Lisans Tezi. Tunak Ü. Tez dnş. İstanbul; 2006.

9. Erer S, Atıcı E Selçuklu ve Osmanlılarda Müzikle Tedavi Yapılan Hastaneler Uludağ Üniversitesi Tıp

Fakültesi Dergisi 2010;36(1): 29-32.

10. Uçan Ö, Ovayolu N. Müzik ve Tıpta Kullanımı. Fırat Sağlık Hizmetleri Dergisi 2006;1(3):14-22.

11. Altınölçek H Tedavide Müzik ve Antik Dönem'de Uygulanması. Müzik ve Bilim Dergisi 2004: 1(1).

12. Güner SS. Müziğin Tedavideki Yeri ve Şekli. Karadeniz Araştırmaları 2007;12: 99-112.

13. Somakcı P. Türklerde Müzikle Tedavi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 2003;15 (2): 131-40.

14. Erer S, Atıcı E. Selçuklu ve Osmanlılarda Müzikle Tedavi Yapılan Hastaneler Uludağ Üniversitesi Tıp

Fakültesi Dergisi 2010:36 (1):29-32.

15. Uçaner B, Öztürk B, 2009. Türkiye’de ve Dünyada Müzikle Tedavi Uygulamaları, I.Uluslararası Eğitim

Araştırmaları Kongresi Çanakkale Erişim adresi: http://www.muzikegitimcileri.net/bilimsel/bildiri/Ucaner-

Ozturk.pdf (Erişim Tarihi: 19.03.2013).

16. Dündar SA Pediatri Kliniğindeki Hemşire ve Doktorların, Müziğin Klinikte Kullanımı Hakkındaki

Düşünceleri. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2011;12(3):11-5

( PDF ) Ruhun ve Bedenin Gıdası: Geçmişten Günümüze Müzik ve Tıp
. Available from
https://www.researchgate.net/publication/297717586_Ruhun_ve_Bedenin_Gidasi_Gecmisten_Gunumuze_Muzik_ve_Tip [ accessed Oct 11 2018 ]


 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol