MATEMATİK VE MÜZİK İLE FİZİK
MATEMATİK VE MÜZİK
MATEMATİK MÜZİK PDF DOSYALARIMATEMATİK MÜZİK İLİŞKİSİ
|
Yazar Prof.Dr.Cihan OrhanMüzik Ve Matematik
|
TÜRK MÜZİĞİ NAZARİYATI
MÜZİK VE FİZİK İLİŞKİSİ
MÜZİK VE FİZİK
ALP AKOĞLU
http://yagmurve.blogcu.com/muzik-ve-fizik/4138269
Bilim adamlarının, özellikle de fizikçilerin müzikle aralarının iyi olduğu bilinen bir gerçektir. Hatta, bazıları gerçekten iyi birer müzisyendir. Ne var ki, okulda, müzik yada fizik derslerinde, ikisinin arasındaki ilişkiden hemen hemen hiç söz edilmez. ''Müzik bir sanattır. Fizikle ne ilgisi olabilir'' denilebilir. Evet, müzisyen olmak için belki fizik bilgisine sahip olmak gerekmiyor. Ancak, müzik yapmamıza olanak tanıyan ses ve onu üreten çalgıların çalışma biçimi çok basit fizik bilgisiyle anlaşılabilir.
Sesi en yalın biçimiyle, ''işitme duyularımızla algılayabildiğimiz dalga hareketi'' olarak tanımlayabiliriz. Ses dalgaları, enerjinin bir tür yayılma biçimidir. Sesin kaynağıysa, kulağımızın algılayabileceği hızda titreşen herhangi bir cisim olabilir. Bir yaylı çalgının teli yada bir hoparlörün diyaframı, ses kaynaklarına verilebilecek örneklerdir.
Kaynağı ne olursa olsun, ses dalgalar biçiminde yayılır. Bir gitarın sesini, onun tellerinin titreşiminin yaydığı enerjinin ses dalgalarıyla kulağımıza ulaşması sayesinde duyarız. Gitarın teli hangi frekansta titreşiyorsa, havayı da o frekansta titreştirir. Şimdi, titreşen bir gitar telini yavaş çekimde izlediğimizi düşünelim. Tele vurduğumuzda, ileri-geri gidip gelmeye başlayacaktır. İşte tel, bu gidiş-gelişleri sırasında havayı itip çeker. Titreşen tel enerjisini yavaş yavaş havaya aktarır ve havada periyodik bir basınç değişikliğine yol açar. Basınçtaki bu değişim, havada ilerler ve dalgalar halinde her yöne dağılır.
Ses dalgalarının nasıl ilerlediğini daha iyi anlatabilmek için, ünlü domino taşları gösterisi iyi bir örnektir. Bu gösteri için, domino taşları, biri devrildiğinde ötekini devirecek biçimde dik olarak birbiri ardına dizilir. Dizinin başındaki taşı arkasındakine doğru devirdiğimizde, taşlar birbirini devirir. Taşları doğru dizdiysek en son taşa kadar hepsi devrilir. Bu gösteride, baştaki taşa verdiğimiz enerji, aradaki taşlar tarafından en son taşa iletilmiş oldu. Sesin havada ilerleyiş biçimi de bunun gibidir. Sesin kaynağı olan titreşen cisim, yakınındaki hava molekülünü titreştirir. Titreşen her hava molekülü bir ileridekini titreştirir. Böylece titreşim her yöne yayılır. Eğer bu ses bizim algılayabileceğimiz frekanstaysa ve yeterince güçlüyse, kulağımıza ulaştıktan sonra kulak zarımızın en yakınındaki moleküller titreştiğinde, kulak zarımızı da titreştirir. Bu titreşim sinirler yoluyla beynimize iletilir ve böylece sesi algılamış, yani duymuş oluruz.
Peki, hava olmasa ne olurdu? Yine domino taşlarımıza dönelim. Sadece baştaki ve sondaki domino taşı yerinde kalsın bu sefer. Aradaki taşları kaldıralım. Baştaki domino taşını devirdiğimizde, sondakinin de devrilmesini bekleyebilir miyiz? Bekleyemeyiz. Bu düşünce deneyi, ses dalgalarının neden boşlukta ilerleyemeyeceği konusunda bizi aydınlatıyor. Ses dalgaları boşlukta ilerleyemez; çünkü, titreşimi iletecek herhangi bir madde yok arada.
Biz genellikle hava yoluyla kulağımıza ulaşan sesleri algılayabiliriz. Ancak, ses dalgaları sadece havada değil, başka ortamlarda da ilerleyebilir. Katılar ve sıvılar da ses dalgalarını iletir. Üstelik, yoğunlukları havanınkinden fazla olduğundan, sesi hem daha iyi iletirler hem de daha hızlı. Bunu kolayca deneyebiliriz. Sert bir cismi bir masaya vurduğu muzda bir ses duyarız. Deneyi bir de kulağınızı masaya dayayarak yaparsak sesin daha yüksek geldiğini hissederiz. Bu, sesin katı ortamlarda daha iyi iletildiğinin bir göstergesidir.
Eski bir müzik aleti yapımcısı Sir Charles Wheatstone, ses dalgalarının katı ortamlarda havaya göre çok daha iyi iletildiğini göstermek için güzel bir deney yapar. Wheatstone, deneyi yaptığı binanın bodrum katına yerleştirdiği arpları, iki kat yukarıdaki salonda bulunan arplara tahta sütunlarla birleştirir. Müzisyenler bodrum kattaki arpları çaldığında, iki kat yukarıda bulunan dinleyiciler o kattaki ''kimsenin çalmadıgı'' arpların sesini duyarlar. Bodrum katta çalınan arpların titreşimleri tahta sütunlardan birinci kattaki arplara iletilir. Bu arplar titreşirler ve sesleri salonda duyulur. Buna karşılık, ikisi arasında yer alan zemin kattakiler hiç müzik sesi duymazlar. Gramofonun bile icat edilmediği dönemde yapılan bu gösteride salonda bulunanların hali nasıldı acaba
Doğal olarak her ses müzik değildir. Peki, müzik nedir ( Sesi müzik yapan nedir )
Bunu anlatabilmek için, çok basit fakat müzik olmadığı hemen herkesçe onaylanabilecek bir sesle başlayalım. Herhangi bir istasyona ayarlı olmayan bir radyodan Çıkan sesi düşünelim. Fizikçiler, buna ''beyaz gürültü'' derler. Beyaz gürültüye verebileceğimiz bir başka örnekse alkıştır. Büyük bir
salonda bulunan kalabalık bir grup ellerini rasgele çırparsa, el şaklamalarını tek tek ayırmak olası değildir. Alkışı düzgün, sürekli bir ses olarak algılarız.
Beyaz gürültüyü zaman içinde hiç değişim göstermeyen, ''sonsuza değin süren'' bir gürültü olarak tanımlayabiliriz. Ancak, bu gürültü zaman içerinde bir miktar değişim gösterirse dinleyiciye anlamlı gelmeye başlayabilir. Örneğin bu
sesin üzerine biraz martı sesi ekleyelim. Şimdi bu ses bize gürültü gibi mi geliyor yoksa kumsala vuran dalgaların sesi gibi mi? Sesi pek değiştirmeden dinleyiciye anlamlı gelebilecek bir biçime soktuk. Bu durumda müziği "Dinleyiciyi etkileyen, ona anlamlı gelen sesler" olarak tanımlayabilir miyiz?
Sesin havadaki titreşimler yoluyla iletildiğine değinmiştik. Kulağımız belli aralıktaki frekansları işitebilir. Bu saniyede yaklaşık 20 ile 20000 titreşim aralığıdır. Frekans saniyedeki titreşim sayısıdır ve birimi (Hz) Hertz'dir. (Hertz, 19. yüzyılda radyo dalgalarının nasıl oluştuğunu keşfeden bilim adamının adıdır.) Bazı canlılar daha geniş bir frekans aralığını algılayabilir. Bu, köpeklerde 50 ile 45000 Hz, kedilerde 45 ile 85000 Hz aralığındadır. Yarasalar 120000 Hz'e yunuslarsa 200000 Hz'e kadar olan sesleri algılayabilirler.
Düşük titreşimli sesleri kalın (bas), yüksek titreşimli sesleriyse ince (tiz) algılarız. Sesin kalınlığına (yada inceliğine) ''perde" denir. Yüksek frekanslı sesler yüksek perdeli, düşük frekanslı sesler düşük perdeli seslerdir. Müzik konusunda iyi eğitilmiş kişiler, frekansı sadece 2 Hz farklı iki perdeyi bile birbirinden ayırabilirler.
Müzik, genellikle rasgele seslerden değil, belli frekanslardaki seslerin kullanımıyla yapılır. Bunlar, notalardır. Bir telli çalgının çalışma prensibini anlayarak, notaların nasıl ortaya çıktığını keşfedebiliriz. Evimizdeki herhangi bir telli çalgıyı bunun için kullanabiliriz. Eğer telli bir çalgımız yoksa, kendimize basit bir
tane yapabiliriz. Bir parça tahta ve esnek bir tel (bir gitar teli ya da misina olabilir) kullanarak çalgıyı yapabiliriz. Yaklaşık yarım metre uzunluğundaki tahtanın iki ucuna çiviyle tutturarak gereceğimiz telin altına, tahtanın iki ucuna yakın yere, birer destek koymalıyız ki tel tahtadan biraz uzaklaşsın ve serbestçe titreşebilsin. Destek olarak bir kalem kalınlığında iki tahta parçası kullanabiliriz.
Çalgımızın teline, telin herhangi bir yerine parmağımızı bastırmadan vurduğumuzda çıkan sese armonik denir. Bu, aynı zamanda, tek telli
çalgımızın çıkarabileceği en kalın sestir. Buna ''çalgının temel frekansı''da denir. Çalgımızın temel frekansının 264 Hz olduğunu varsayalım. Bu frekans, bir piyanonun dördüncü oktavındaki "Do" notasının frekansıdır (Buna kısaca Do4 diyelim). Telin rasgele seçeceğimiz yerlerine parmağımızla bastırıp, tele vurarak değişik frekansta sesler elde edebiliriz. Bu seslerin çoğu bize anlamsız gelir. Ancak, parmağımızı telin tam ortasına basarak tele vurursak, kulağımıza daha anlamlı gelen bir ses duyarız. Bu, telin ikinci armoniğidir.
Bu ses, bir oktav yukarıdaki Do notasıdır (Do5) ve frekansı telin temel frekansının iki katıdır; yani 528 Hz'dir. Şimdi, telin yarı uzunluğunu tekrar ikiye bölelim; telin 1/4'üne basalım. Telin kısa tarafına vuralım. Duyacağımız ses yine Do (Do6) notasıdır, ama bu kez frekans dört katına çıktı. Yani, bir oktav daha inceldi.
Böylece, ''oktav'' kavramı kendiliğinden tanımlanmış oldu. Bir notanın bir oktav yukarısı, onun frekansının iki katı hızlı titreşen ses anlamına geliyor. Burada görebileceğimiz gibi, oktavlar arası çok basit matematiksel bir ilişki var. Beynimiz bir şekilde, bu matematiksel ilişkiyi algılayabiliyor ve aralarında matematiksel bir ilişki bulunan sesler bize uyumlu geliyor. Aslında, telin tam ortasına göz kararı basmak zordur Bunu, çıkan sesi dinleyerek yaparsak telin tam ortasını bulabiliriz. Müzik kulağı iyi olan biri telin tam ortasını çok hassas olarak bulabilir. Kulağımızın, gözümüze göre çok daha duyarlı bir ölçüm aleti olduğunu söylersek pek de yanılmayız. Oktav, bir telin en basit biçimde bölünmesiyle elde edildiğine göre, değişik notalar oluştururken kuşkusuz ona da temel olacak. Bir oktav aralıklı iki Do sesi arasında nasıl bir sayısal ilişki varsa öteki notalar arasında da benzer bir ilişki var. Eğer bir oktavı rasgele değil de belirli oranlarda bölecek olursak farklı notalar elde ederiz. Değişik kültürler, tarihte oktavı değişik oranlarda bölerek notaları elde etmişler. Batı kültüründe, bir oktav 7'ye bölünürken, başka kültürlerde farklı oranlarda ve miktarda bölünmüş. Çin'de bir oktav 5 ' e, Arabistan ' da 17'ye, Hindistan'daysa 22'ye bölünmüş.
Günümüzde batı müziğinde genel olarak kullanılan sistem, oktavın 7'ye bölünmesiyle elde edilen 7 notalı sistemdir. Notalar arasında da
matematiksel bir ilişki vardır. Şimdi, bu ilişkinin nasıl ortaya çıktığına bakalım. Oktavdan sonraki en önemli aralık ''beşli''dir. Bunun için tel üçe bölünür ve 2/3 oranındaki uzun bölümü titreştirilir. Beşli denmesinin nedeni, başlangıç boyundaki telle, boyu onun 2/3'ü oranındaki telin verdiği seslerin arasında beş notanın bulunmasıdır. Bu aralık, bir tenor ile bas ya da soprano ile alto arasındaki farktır. Bazı iki sesle söylenen şarkılarda şarkıcılar sesleri arasında bir beşli farkla söylerler.
Bir başka aralıksa, dörtlü olarak adlandırılır ve teli 3/4 oranında bölerek elde edilen sesle orijinal ses arasındadır. Tüm bu notalarla elde edilen sesler, kulağa çok uyumlu gelir Bu nedenle, çoğu geleneksel müzikte bu uyum gözlenebilir.
Telimizin temel frekansını 1 kabul edersek, ikinci armoniğin frekansı 2 olur (telin tam ortasına basa rak elde ettiğimiz ses). Bu durumda yukarıda sözünü ettiğimiz bölünmeleri, ondalık sayılar biçiminde yazabiliriz. Bu durumda: 1 (1/1), 1,33: (4/3), 1,5 (3/2) ve 2 (2/1) sayılarını el de ederiz. Do4'ün frekansının 264 olduğunu biliyoruz. Bu frekansı 4/3'le çarptığımızda, Fa4'ün frekans olan 352'yi; 3/2'yle çarptığımızda Sol4'ün frekansı olan 396'yı elde ederiz. 2'yle çarptığımızda zaten bir oktav yukarıdaki Do5'in frekansın bulacağımızı biliyoruz. Bu dört notadan oluşan nota takımının, Orpheus'un çalgısı Lir'in akordu olduğu söylenir.
Bugün kullanılan 7 notalı sisteme göre sayısal bölünmeyi sürdürürsek, yedi notaya karşılık gelen frekans oranları şöyle olur: Do (1), Re (1,125), Mi (1,250), Fa (1,333), Sol (1,500), La (1,667), Si (1,875) Do4'ün frekansını 264 olarak bildiğimize göre, 264'ü bu sayılarla çarparsak, öteki notaların frekansını elde edebiliriz. Buna göre, Re4 297 , Mi4 330, Fa4 352, Sol4 396, La4 440, Si 496, Do5 528 olmaktadır.
Görüldüğü üzere, ses ve müzik fizik ve matematikle yakından ilişkilidir. Sesin nasıl oluştuğunu, yayıldığını; notaların nasıl oluşturulduğunu, aralarında nasıl bir ilişki olduğunu çok basit fizik ve matematik bilgisiyle anlayabiliyoruz.
ALP AKOĞLU
Kaynaklar :
Taylor, C., Exploring Music, Instıtute of Physics Publishing, 1994
Johnston, I., Measured Tones, Instıtute of Physics Publishing, 1994
- MÜZİK VE FİZİK İLİŞKİSİ
- DR. SERDAR YILMAZ - Mersin Üniversitesi Devlet Konservatuvarı
- https://www.slideshare.net/serdaryilmaz7583992/01-muzik-vefizik
- 1. Müzik ve Fizik Arasındaki İlişki Özeti
- A. Seslerin Oluşumu ve Ses Dalgaları
- B. Vuru, Rezonans, Perde ve Frekans
- C. Ses Kaynaklarının Gücü, Sonometre ve Doppler Olayı
- D. İşitme Sistemi ve Basit Seslerin Algılanması
- E. Müzik Sesi Kaynakları : Gergin Tellerin Titreşimleri
- F. Müzik Sesi Kaynakları : Hava Sütunlarının ve Zarların Titreşimleri
- G. Çalgılar ( Keman Ailesi , Üflemeliler , Piyano )
- 2. Müzik Seslerinin Algılanması
- 3. Çevre Akustiği ve Kapalı Ortamlar
- 4. Müzik ve Fizik arasındaki zıtlıklar
- Fizikte önemli olan nicelik, müzikte nitelik
- Fizik nesnel (objektif), müzik öznel (subjektif)
- 5. Fiziğin sonuçları kişiye bağlı değildir, müziğin sonuçları (ve etkileri) doğrudan kişiye ve alışkanlıklara bağlıdır.
- Fiziğin akla (ve beyine), müziğin ise duygulara (kalbe) dayandığı düşünülür. Fizik ruhsuzdur, müzik ruhsaldır
- 6. Müzik ve Fizik arasındaki ortak yanlar
- İkisi de insanlar tarafından oluşturulur
- İnsan beyninin yaratıcılığının eseridir
- Daha önce yapılanlara ve edinilen bilgilere dayanarak gelişirler
- 7. Müzik olayı birbiriyle bağlantılı birkaç sistemde
- Art arda meydana gelen olaylar toplamıdır
- Kaynak( AkustikEnerji )
- Ortam
- Alıcı ( Etkilenme -Algılanma )
- 8. Müzik olayının 1. adımı, Ses oluşturan maddelere ses kaynağı denir.
- ( Çalgı – İnsan – Radyo – CD )
- 9. Ses bir maddenin titreşimi ile oluşturulur. ( gerilmiş bir tel – bir boru içindeki hava sütunu – gırtlaktaki ses telleri – gerilmiş bir zar )
- 10. Titreşen maddelerin hareketleri bir uyarma mekanizması (uyarıcı) ile başlatılır. ( Yay – Mızrap – Çekiç – Kamış – Dudak)
- Mekanizma, hareket için gerekli olan enerjiyi sağlar ve aktarır.
- 11. Enerjiyi alan madde harekete geçerek titreşmeye başlar.
- Belirli bir hızda ( frekans ) titreşerek çevresine akustik enerji (duyulan ses) yayar.
- 12. Uyaranın sağladığı enerjinin çok az bir kısmı (<%1) titreşen maddeye aktarılır. Yani titreşen maddenin verimi oldukça düşüktür.
- Bu nedenle duyulan ses de oldukça zayıftır ( Düşük ses şiddeti )
- 13. Rezonatör kullanarak oluşan enerjinin ve duyulan sesin şiddetinin artması sağlanabilir.
- 14. Rezonatör sesin hem şiddetini hem de niteliğini önemli ölçüde etkiler.
- ( Piyano içindeki ses tahtası – Ağız ve burun boşluğu – Üst ses tahtası ve altındaki hava boşluğu – Flüt içindeki hava sütunu )
- 15. Müzik olayının 2. adımı, Kaynaktan çıkan akustik enerji
- Bir maddesel ortam ( hava gibi ) üzerinden ilerleyerek alıcıya ulaşır.
- 16. Akustik enerji, havanın boyuna dalga denilen biçimde titreşimi ile
- ( Dalga hareketi ) iletilir.
- 17. Boyuna dalga, bir sıkışma bölgesinin bir genleşme bölgesini izlemesiyle oluşan dalgalardır.
- 18. Ortamdaki havanın sıcaklığı, basıncı, bileşimi gibi değişkenler
- iletilen sesin yapısını bozabilir.
- 19. Açık hava veya iç ortamdaki iklimsel değişiklikler
- sesin ulaşacağı mesafeyi ve şiddetini de etkiler.
- 20. Ayrıca çevreden gelen gürültüler ile duvar, koltuk veya dinleyicilerden yansıyarak gelen ses dalgaları da ortamda ilerleyen dalgalara çarparak kaynaktan dağılan sesi etkiler.
- 21. Bu nedenlerden dolayı salonların tasarımında, › Duvarların ve koltukların yapısı, › dinleyici sayısı, › tavan yüksekliği ve şekli, › sahnenin büyüklüğü ve yeri gibi değişkenler, havada dolaşan ses enerjilerini etkileyeceği için amaca uygun olmalıdır.
- 22. Mimari tasarımı ve fiziki özellikleri ,ses yayılım amacına uygun olarak yapılmış salonlara
- Akustiği iyi salon adı verilir.
- ( Konferans salonu – Konser salonu – Sinema salonu vb.)
- 23. Örneğin,iyi bir konser salonunda müzik sesi güçlenerek dinleyicilere gitmeli,fakat seyircinin gürültüsünü de azaltmalıdır.
- 24. Eski zamanlarda konser tasarımları yeterince iyi olmadığı için
- Besteciler ve icracılar,kendilerine tahsis edilebilecek
- Salona uygun eserler yapmak zorunda kalmışlardır.
- Eserler konser salonunun genişlik veya akustiğine göre seçilmiş veya düzenlenmiştir,bu tür salonlar konserlerin ses kalitesini düşürmüştür
- 25. Konser salonları,verilecek olan konser türüne,konserde kullanılacak
- Orkestranın ses genliği ve teknik özelliklerine göre değişir
- Konser salonunun maksimum veya minimum seyirci kapasitesi önemlidir
- Seyirci sesin yayılım alanını etkiler
- İnsan vücudu da ses için birer iletken veya yalıtkan süzgeç işlevi görür
- Salondaki ses emici filtrelerin,konserden önce montajı
- Ve salondaki mevcut mimarisel ses izolasyonuna desteği önemlidir
- 26. Örnek ideal konser salonu,Amerika Los Angeles'ta bulunan
- 2265 kişilik konser salonudur. Birçok başka yan hizmetleri de olan bina Los Angeles Filarmoni Orkestrası’na ve Los Angeles Büyük Korosu’na (Los Angeles Master Chorale) ev sahipliği yapmaktadır. Walt Disney’in eşi Lillian Disney’in 1987 yılında hem Los Angeles sakinlerine hem de kocasına adadığı bu projenin tasarlanması fikri doğdu. Kanadalı bir mimar olan Frank Gehry’nin tasarladığı bu konser salonu 23 Ekim 2003 tarihinde resmen açıldı. Salonun akustik tasarımı ise Yasuhisa Toyota tarafından gerçekleştirildi. 28
- 27. Müzik olayının 3. adımı, Müzik olayının son adımı müzik sesinin kulak ve beyin tarafından algılanması ve değerlendirilmesidir.
- 28. Algılama kulak tarafından sağlanır. Kulak zarı (titreşim) Orta kulak (kemikçikler) İç kulak,Alıcı sinir hücreleri
- 29. Sinir hücrelerinin uyarılmasından itibaren nörolojik süreç başlar ve bu noktadan itibaren Fizik devreden çıkar. Nörolojik Süreç
- 30. O halde müzik üretimi öncesi ve sonrasında yer alan
- bazı sınırlı ayrıcalıklar dışında tüm süreç Fiziği ilgilendirmektedir,
- › Nörolojik süreç › Bestecilik › İlham ya da üst düşünme etkinliği ›
- Beğeni ve zevk ayrımı. sınırlı ayrıcalıklar
- 31. Dış dünyadan gelen etkilerin beyinde nasıl değerlendirildiği
- Psikofizik alanının konusudur.
- Psikofizik başlangıç koşullarına bakarak sonuçlar belirlenmeye çalışılır.
- › Beyin › Çevresel sinir sistemi › İç salgı sistemi
- 32. Psikofizikte uyarı girişiyle davranışsal psikolojik çıkışlar arasında bağlantı kurulmaya çalışılır. Bunun için basitleştirici varsayımlardan ve modellerden yararlanılır fakat sonuçlar kesin ve tek değildir
- MÜZİK SESLENDİRME TEKNİKLERİ
-
DOĞRU AKUSTİK TASARIM
-
http://www.hafelegateway.com/2011/07/04/dogru-akustik-nasil-tasarlanir/
-
-
KAYNAKLAR:
MÜZİK VE ELEKRONİK
MÜZİK VE SES SİSTEMLERİ
MÜZİK SESLENDİRME TEKNİKLERİ
SERİAL SPEAKER CONTACT
HOPARLÖR POWER TEKNİKLERİ
http://elektrikbilim.com/742-hoparlorler-ve-hoparlor-baglanti-teknikleri.html
1. TRANSDUSER
Elektriki titreşimleri ( sinyalleri ) mekanik enerjiye ve mekanik enerjiyi de ses dalgalarına ( enerjisine ) çeviren transduserlerdir. Transduser çevirici demektir. Elektriki titreşimleri sese çeviren transduserler ikiye ayrılırlar:
Hoparlörler
Kulaklıklar
Günümüze kadar elektriği sese çevirmek için birçok çalışmalar yapılmış ve birçok cihaz geliştirilmiştir. Hoparlör bir ses frekans cihazının en son elemanı olduğu için hesaplanmasından üretimine kadar çok özen gösterilmesi gerekir.
HOPARLÖR ÖZELLİKLERİ
Gelen sinyali kayba uğratmadan ve orijinalliğini bozmadan çıkışa verebilmesi,
Verimin yüksek olması,
Frekansların her yöne eşit şekilde yayılması,
Çok küçük ( kulağımızın farkedeceği ) distorsiyonların duyulmaması.
Hoparlörler çalışma prensiplerine göre değişik isimler alırlar.
Günümüzde en çok kullanılanlar dinamik hoparlörlerdir.
Yaklaşık 75 yıldan beri dinamik ( sabit mıknatıslı ) hoparlörler kullanılmaktadır.
HOPARLÖR VARYANTLARI
Dinamik hoparlörler
Kristalli hoparlörler
Elektrostatik hoparlörler
Elektromanyetik hoparlörler
İyonlu hoparlörler
2. Hoparlörün Karakteristiği ve Empedansı
Frekans Karakteristiği
Hoparlörün karakteristiği veya yayın bandı, elemanın ses yayını için kullanılabilen frekans bandıdır. Bu bant alt ve üst sınır frekanslarının belirtilmesiyle tanımlanır. Sınır frekanslar ise, hoparlör eksenindeki ses basıncının ortalama ses basıncına göre 8dB düştüğü frekanslardır. Ortalama ses basıncı, hoparlörün yayın bandı içinde, 1W giriş gücü ile 1 metre uzaklıkla oluşturduğu ses basıncıdır. DIN 45500 Hi-Fi normuna
(standardına ) göre, bir hoparlörün yayın bandı en az 50-12500Hz olmalıdır. Frekans karakteristiğindeki dalgalanma, 100 -4000Hz arasında ortalama ses seviyesinden en çok ± 4dB uzaklaşabilir. Hi-Fi hoparlör kabinlerinden beklenen tolerans ise 60Hz-13KHz arasındaki bantta sadece ± 3dB dir. Çok yüksek kaliteli hoparlör sistemleri ise 40Hz-16KHz arasında ± 2dB lik toleransa sahiptir.
Bir hoparlör ister tek, ister grup şeklinde olsun, mutlaka bir kutu (kabin) içinde kullanılır. bir hoparlör kabininin çok özel ortamlarda ( ses yutucu akustik laboratuarlarda) çıkartılmış karakteristiği, pratikte çok abartılmamalıdır. Hoparlörün gerçekte kullanıldığı yerde sesleri yansıtan ve dolayısıyla frekans karakteristiğini etkileyen pek çok nesne vardır. Bu bakımdan hoparlör değerlendirmeleri genellikle kişiseldir ve herkesin farklı zevkleri vardır.
Oldukça geniş olan ses frekansları bandının tek bir hoparlörle ve düşük toleransla yayınlanması zordur. Bu bakımdan ses bandı parçalara ayrılır ve her parça ayrı bir hoparlörle yayınlanır. Bu şekilde 2, 3 veya 4 yollu kabinler oluşur.
Kullanılacak hoparlör seçilirken bas sesler için büyük, tiz sesler için küçük çaplı hoparlör seçilmelidir. Tiz sesler için tweeter, orta frekanslı sesler için medium, bas sesler için subwoofer kullanılır.
Empedans
Her hoparlör kendisini süren kaynağa karşı elektriksel bir empedans gösterir. Dinamik hoparlörün, kullanılan titreşim bobininin (içindeki ses bobini) tel uzunluğuna, tel kalınlığına ve malzeme cinsine bağlı omik bir direnci vardır. Bu direnç hoparlörlerde 2-16 ohm arasında değişir. Direnç alternatif gerilimle ölçülürse, omik direnç değerinin üstüne çıkan bir empedans değeri bulunur. Bunun nedeni bobinin endüktansa sahip olmasıdır. Ancak empedansın frekansla artmasının bir nedeni daha vardır, bu da bobinin manyetik alan içindeki hareketi sırasında indüklenen gerilimin, bobini hareket ettiren gerilimle ters fazda olmasıdır. Böyle olunca, hoparlörü süren gerilimin etkisi istenmeyen bir şekilde azalır. Frekans arttıkça bu etki de büyür. Bobinin empedansını frekanstan bağımsız kılmak için, bobinin ortasındaki mıknatıslı ayağa bakırdan bir halka geçirilir. Bobinden akım akması ile oluşan manyetik alan çizgileri bakır içinde bir akım oluşturarak, indüklenen karşı gerilimin azalmasına neden olur.
Hoparlörlerin Seri ve Paralel Bağlanması
Eğer yükselteçlerin çıkışlarına birden çok hoparlör bağlanması gerekiyorsa, bu bağlantılar seri veya paralel olarak yapılır. Bağlantının nasıl yapılacağı hoparlörlerin empedansları ve güçlerine bakılarak tespit edilir. Seri veya paralel bağlı hoparlörlerin toplam empedans değerleri, bağlanacağı çıkış katının empedansına eşit olmalıdır.
Seri Bağlantı
Seri bağlı hoparlörlerde toplam empedans aynı seri bağlı direnç devresindeki gibidir. Yani seri bağlı hoparlörlerin empedansları toplanarak toplam empedans elde edilir. Toplam güç, seri bağlı hoparlörlerin güçlerinin cebirsel toplamına eşittir.
Paralel bağlantı
Paralel bağlı hoparlörlerde toplam empedans aynı paralel bağlı direnç devresindeki gibidir. Yani toplam empedansın tersi, paralel bağlı hoparlörlerin empedanslarının terslerinin toplamına eşittir. Toplam güç, paralel bağlı hoparlörlerin güçlerinin cebirsel toplamına eşittir.
Not: Hoparlörleri seri ya da paralel bağlarken kutuplarına dikkat edilmelidir. Şekil 10 ve Şekil 11 de bu durum görülmektedir. Eğer kutuplar belli değilse hoparlör uçlarına kısa bir an için 1,5 Volt 'luk bir pil ( DC gerilim ) değdirilerek tespit edilebilir. Hoparlör göbekleri ( konları ), hoparlörün doğru veya ters bağlanışına göre içeri veya dışarı doğru hareket eder. Bu hareketler incelenerek hoparlörün kutupları tespit edilebilir. Eğer hoparlör göbeği dışarı çıkıyorsa pilin (+) ucu, hoparlörün (+) ucunu gösteriyor demektir. Pil uçları hoparlörün bobin uçlarına değdirilip bırakılmalıdır. Çünkü hoparlöre DC gerilimin sürekli uygulanması hoparlörü bozabilir.
Hoparlörlerin bağlantı uçlarına dikkat edilmesinin nedeni, hoparlörlerin aynı fazda çalışmalarını sağlamaktır. Örneğin bir kabin içinde iki hoparlör kullanıldığını varsayalım. Bu hoparlörlerin konları (göbekleri) aynı anda ileri ve geri hareket etmeleri gerekir ki bu iki hoparlör aynı fazda çalışmış olsun. Aksi halde toplam seste bir zayıflama meydana gelir.
Gerçekte hoparlörlerin (+) ve (-) uçları yoktur. Bunun yerine hoparlör üzerinde kırmızı nokta vardır. Bu işaretten amaç, hoparlörleri bağlarken bu noktaya dikkat edilsin ki hoparlörler aynı ritimde hareket edebilsinler.
AMPLİFİKATÖR HOPARLÖR CONTACT
http://www.ses-sistemleri.com/haber/9/Ampli-Hoparlor-Uyumu-Hesabi.html
Amfinize uygun bir hoparlör arıyorsunuz ya da hoparlörünüze uygun bir amfi arıyorsunuz. Güç uyumunu nasıl anlayacaksınız ? Doğru Hoparlör+Amfi kombinasyonunu yaptığınızdan nasıl emin olacaksınız ? Ekteki basit program, bu konuda size yardımcı olacak.
Hoparlör ve power amfi seçimi yaparken genellikle amfi gücü ve hoparlörün kaldırabileceği gücü (watt) karşılaştırır, amfinin hoparlörü yeterince güç ile sürüp süremeyeceğini irdeleriz. Örneğin 100 Watt hoparlöre 100 Watt amfi gibi. Hoparlörler watt cinsinden kaldırabilecekleri değerler ile ölçülürler ancak çıkarttıkları ses watt tan bağımsızdır. Watt bir hoparlörün kaldırabileceği gücü gösterir, hoparlörün çıkarttığı sesi ise Desibel (dB) gösterir.
Biri 100dB diğeri 103 dB şiddetinde ses veren 100 Watt gücündeki iki hoparlörden 103 dB olanı diğerine göre iki misli fazla ses çıkarır. Örneğin benim kullanmış olduğum Avantgarde Uno hoparlörler 10 Watt gücündedir Ya da 4 tanesi bir disco yu idare eden Altec Lansing Voice of Theater hoparlörler sadece 65 Watt gücündedir ama dB leri çok yüksek olduğundan yüzlerce watt lık hoparlörlere benzer sesler üretebilirler. 1 dB, hoparkörün 1 mt önünde 1Watt güç ile sürüldüğünde çıkarttığı sestir.
Mevcut hoparlörünüzden ne güçte bir amfi kullanarak hangi güçte ses alabileceğinizi, ya da mevcut amfinizden istediğiniz sesi alabilmek için kaç dB şiddetinde çalabilen bir hoparlör almanız gerektiğini ekteki program ile kolayca öğrenebilirsiniz.
Bu program çeşitli bilimsel dB hesapları ve kendi ölçümlerime göre tarafımdan yapılmıştır ve bildiğim kadarı ile dünyada bir benzeri yoktur.
Ses şiddeti konusu son derece karışık ölçümlemelere dayanmaktadır, odadaki eşya sayısı ve niteliği, binanın duvarlarının cinsi, yer döşemesi, ısı, rutubet, dış gürültüler, hatta odada bulunan insan sayısı gibi bir çok etken kulağımıza gelen sesin şiddetini etkilemektedir. Bu nedenle ekteki programın bilimsel ölçekte % 100 doğruyu göstermesi beklenemez, ancak genel itibarı ile yol gösterici ve fikir vericidir.
Bana göre bir full range hi-end sistem dinleme koltuğundan ölçüldüğünde 93, hatta 96 dB güç verebilmelidir. Bir senfonik orkestra performansında orkestra atakları bu seviyelere çıkabilmektedir. Eğer full range bir sistem kurma hedefiniz var ise benim önerim ekteki test ile en azından 93dB ses şiddetini yakalamaya çalışmanız olmalıdır.
Bu arada amfinin gücünü arttırırken hoparlörün kaldırabileceği gücü de geçmemesini sağlayın örneğin 50 Watt hoparlörü 500 Watt amfi ile sürseniz dahi yine 50 Watt ile sürermiş gibi ses alırsınız. %0 Watt tan sonra hoparlörünüz yanacaktır
AMPLİFİKATÖR HOPARLÖR TABLOSU
http://elektrikbilim.com/743-hat-transformatorleri-ve-hoparlorlerin-amplifikator-cikisina-uygulanmasi.html
Bir amplifikatörden maksimum verim almak için amplifikatör çıkışına bağlanacak hoparlörlerin toplam empedansı, amplifikatörün çıkış empedansına eşit olmalıdır. Hoparlörlerin toplam empedansı amplifikatörün çıkış empedansından küçük olursa, çıkış sinyali hem distorsiyonlu olur, hem de ses frekans sinyallerinin alçak kısımları, yani bas sesler zayıflar.
Bu duruma engel olmak için amplifikatör ile hoparlör arasındaki mesafe 20 metreyi geçtiği zaman gerekli empedans uygunluğunu sağlayan Hat (Linye) Transformatörü kullanmak gerekir.
Hat transformatörü, amplifikatörün hoparlör çıkış hattına bağlanır. Böylece hatlarda meydana gelecek kayıplar önlenmiş olur. Hat transformatörleri, seslendirme tesisatlarında, kablolarda hat boyunca zayıflayan enerjiyi kuvvetlendiren bir transformatördür. Amplifikatör çıkış empedansı 8Ω, hoparlör amplifikatörden 20 metre uzakta kullanılacak ise, fazla güç kaybı olmaması için kullanılacak olan tel 2 mm çapında izoleli olmalıdır.
Bir yeri seslendirmek için hoparlörler kendi aralarında seri, paralel veya seri-paralel olarak bağlanmalıdırlar. Seslendirme sisteminde hoparlörlerin seri bağlantısı (tek başına) kullanılmaz. Çünkü hoparlörlerden bir tanesinin devre dışı kalması durumunda çıkış güç amplifikatör katı yüksüz kalır. Eğer o amplifikatörün çıkış katında koruyucu devre yoksa çıkış transistörleri hemen yanarlar.
Hoparlörlerin paralel bağlanmalarında ise tüm hoparlörlerin empedansları eşit olmalıdır. Bu sistemde amplifikatör ile hoparlörler arasındaki gerekli gücü ve empedansı eşitlemek her zaman mümkün olmaz. Seslendirme tekniğinde en çok seri-paralel sistem tercih edilir. Önce hoparlörler seri, sonra kendi aralarında paralel bağlanırlar. Böylece istenen empedans ve güç sağlanmış olur.
Seslendirmesi yapılacak olan yer eğer bir salon ise kullanılacak hoparlörlerin toplam gücü, amplifikatörlerin esas çıkış gücünden biraz fazla olmalı ki amplifikatörün potansiyometresi sonuna kadar açılsa bile, amplifikatör toplam çıkış gücü hoparlörler tarafından harcanmış olsun. Şekil’de kısa mesafede kullanılan hoparlörlerin seri-paralel bağlantı şemaları görülmektedir.
Hoparlörlerin Yerleştirilmesi
Sesin havadaki hızı 340 metredir. Bu değer ortalama bir değer olup, havanın sıcaklığına ve nemine göre değişir. Genellikle büyük salonlarda ve meydanlarda arkadan ve yan taraflardan gelen sesler dinleyicileri rahatsız eder. En iyi duyma kulağın hoparlörün merkez ekseninde bulunmasıyla elde edilir. Bir salonda çeşitli güçlerde hoparlör kullanılırsa dinleyiciler yine rahatsız olurlar. Bundan dolayı aynı güçte hoparlörlerden meydana gelmiş hoparlör sütunları kullanmak gerekir. Örneğin küçük güçlü bir hoparlörün yanında duran dinleyici büyük güçlü hoparlörden yaklaşık 25 metre uzaklıkta ise her iki hoparlörden gelen aynı ses arasında 0,1 saniyelik bir zaman farkı meydana gelir. İki ses arasındaki zaman farkı 0,1 saniyeden fazla olursa çift duyma olur. Dolayısıyla sesler birbirine karışır. Meydanlarda kurulacak olan hoparlörlerin yönleri binalara ve ağaç kümelerine doğru değil, insan kümelerine doğru yöneltilmelidir. Aksi halde yansımalar neticesinde konuşmalar anlaşılmaz.
Bütün hoparlör tesisatlarında amplifikatör ile hoparlörler arasında kullanılan kablolar plastik kaplamalı, tek damarlı veya saç örgüsü şeklinde olabilir. Hoparlör ile amplifikatör arasındaki mesafe fazla ise tek veya çok damarlı maksimum 2 – 4 mm2 çapında tel kullanmak gerekir. İnce tel kullanmak güç kaybına sebep olur.
Örnek-1
Elimizde 16Ω/5W’lık iki hoparlör var. Hoparlör ile amplifikatör arasındaki mesafe 25 metredir. Amplifikatörün çıkış gücü 10W, çıkış empedansı 8Ω ise, bu iki hoparlör amplifikatör çıkışına nasıl bağlanmalıdır?
Amplifikatörün çıkış empedansı 8Ω olduğuna göre bu iki hoparlörü paralel olarak bağlarsak 8Ω’luk bir empedans elde etmiş oluruz. Ayrıca linye trafosu kullanmaya gerek yoktur. Her bir hoparlörün gücü 5W olduğuna göre paralel bağlandığında amplifikatör çıkışındaki 10W’lık güç bu iki hoparlör yardımıyla tam olarak harcanabilir. Bu devrenin montaj şeması aşağıda görülmektedir.
Örnek-2
Yüksek güçlü amplifikatör çıkışında kullanılan çıkış trafosunun sekonder empedansı 500Ω’dur. Amplifikatörün hoparlörlere dağıtacağı ses frekans gücü 30W’tır. Elimizde 4Ω/10W’lık hoparlörlerden 3 tane var. Çıkış trafosunun sekonder empedansına uygun bir empedans elde etmek ve 30W’lık çıkış gücünün harcanması için bu hoparlörler nasıl bağlanmalıdır?
Şekilde görüldüğü gibi 500 ohm’luk sekonder empedansına eşdeğer bir empedans elde etmek gerekir. Bunun için 3 tane hat çıkış (linye) trafosu primerleri paralel bağlanmak suretiyle 500Ω’luk bir empedans elde edilir. Ancak linye trafolarının primer empedanslarını hesaplamalıyız. Önce 500Ω empedans uçları arasında kaç volt AC gerilim (ses frekans gerilimi) hesaplayalım.
Not: Çıkış trafosu sekonder empedansı yüksek olduğunda ses frekans enerjisi uzak mesafeye gönderilebilir. Bunun için böyle bir sistemde mutlaka linye trafosu kullanmak gerekir. Bu gibi hoparlör tesisatlarında hat trafoları veya hoparlörler seri olarak bağlanamazlar. Çünkü bu seri devrenin bir ucunun kopması amplifikatörü yüksüz bırakır. Çıkış trafosunun yanmasına sebep olur. Bundan dolayı hat trafoları paralel olarak bağlanırlar. Bu hat trafolarının sekonderlerindeki hoparlörlerden bir tanesi yansa bile diğer hoparlörler amplifikatörü yüksüz kalmaktan kurtarırlar.
Örnek-3
Yüksek güçlü amplifikatör çıkışında kullanılan çıkış trafosunun sekonder empedansı 100?’dur. Amplifikatörün hoparlörlere dağıtacağı ses frekans gücü 100W’tır. Elimizde 1 tane 4Ω/50W’lık hoparlör, 1 tane 4Ω/25W hoparlör, 1 tane 4Ω/20W hoparlör ve 1 tane 4Ω/5W hoparlör var. Çıkış trafosunun sekonder empedansına uygun bir empedans elde etmek ve 100W’lık çıkış gücünün harcanması için bu hoparlörler nasıl bağlanmalıdır
Şekil de görüldüğü gibi 100Ω'luk sekonder empedansına eşdeğer bir empedans elde etmek gerekir. Bunun için 4 tane hat çıkış (linye) trafosu primerleri paralel bağlanmak suretiyle 100Ω’luk bir empedans elde edilir. Ancak linye trafolarının primer empedanslarını hesaplamalıyız. Önce 100Ω empedans uçları arasında kaç volt AC gerilim (ses frekans gerilimi) hesaplayalım..
Şekil de görüldüğü gibi 100Ω'luk sekonder empedansına eşdeğer bir empedans elde etmek gerekir. Bunun için 4 tane hat çıkış (linye) trafosu primerleri paralel bağlanmak suretiyle 100Ω’luk bir empedans elde edilir. Ancak linye trafolarının primer empedanslarını hesaplamalıyız. Önce 100Ω empedans uçları arasında kaç volt AC gerilim (ses frekans gerilimi) hesaplayalım.
Örnek-4
Yüksek güçlü amplifikatör çıkışında kullanılan çıkış trafosunun sekonder empedansı 500Ω’dur. Amplifikatörün toplam çıkış gücü 120W’tır. Bu ses frekans gücünü toplam 3 ayrı hoparlör grubu tarafından büyük bir bina içinde harcamak istiyoruz. 1. grupta 8Ω/20W tek hoparlör, 2. grupta 2 tane 8Ω/10W’lık hoparlör ve 3. grupta 8 tane 8Ω/10W’lık hoparlörler mevcuttur. Çıkış trafosunun sekonder empedansı 500Ω’dur. Çıkış trafosunun sekonder empedansına uygun bir empedans elde etmek ve 120W’lık çıkış gücünün harcanması için bu hoparlörler nasıl bağlanmalıdır
Şekilde görüldüğü gibi 500Ω’luk sekonder empedansına eşdeğer bir empedans elde etmek gerekir. Bunun için 3 tane hat çıkış (linye) trafosu primerleri paralel bağlanmak suretiyle 500Ω’luk bir empedans elde edilir. Ancak linye trafolarının primer empedanslarını hesaplamalıyız. Önce 500Ω empedans uçları arasında kaç volt AC gerilim (ses frekans gerilimi) hesaplayalım.
COMPUTER MUSIC ABLETON LIVE 9 PROGRAM
https://teknoseyir.com/inceleme/bilgisayarla-muzik-ve-ableton-live-9-programiArkadaşlar öncelikle bu yazıda bilgisayarla müzik yapmaya başlamayı düşünenler ve bu paralelde kullanılabilecek popüler bir program olan Ableton Live 9'ı giriş seviyesinde anlatmaya çalışacağım.
Daha anlaşılabilir olması ve işin mantığını kavrayabilme açısından belli bir düzende madde madde ilerlemeyi düşünüyorum.
Ses
Önce biraz sesin tanımlamak gerek. Ses yaşadığımız dünyada maddedeki moleküllerin titreşmesi sonucunda oluşan basit bir mekanik düzensizliktir. Örneğin gitar çalarken gitar telinin çekilip bırakılması sırasında telde oluşan yüksek hızdaki titreşim havayla çarpışarak ses ortaya çıkartırlar. Uzun bir sopayı kılıç gibi salladığımızda çıkan sesi düşünün.
Müzik
Sesin biçim ve belli kurallar dahilin de anlamlaşdırılması olarak anlatmak yanlış olmaz. Müzikte devamlı olarak süren bir ses yoktur. Örneğin bir baterist belli aralıklarla davula vurur (ritim). Bir vokaist aynı konuşma gibi belli ses tonlarını belli aralıklarla çıkartır. Bugün binlerce çeşit müzik tarzı var ama genel olarak hepsi yukarıda anlattığım tanım çerçevesinden çıkmıyorlar.
Bilgisayarla müzik
Arkadaşlar öncelikle elektrik olmadan bilgisayarla müzik olmazdı. Bunu bilgisayar elektrikle çalışıyor mantığından anlamayın. Öncelikle geçmişi 1800'lü yıllara giden ve 1900'lü yılların ortalarında patlayan "synthesizer" durumlarını anlatmam gerekiyor ki mantığı anlayabilelim.
Telgrafın bulunan ilk elektronik müzik aleti olarak kabul edildiğini biliyor muydunuz? Telgraf, bir telgraf şebekesindeki elektrik akımını açıp kapatan bir anahtardır. Dolayısıyla burada elektrikle oynuyoruz. Eğlence şimdi başlıyor.
İnsanlar elektrik akımının (sinyallerin) oluşturulup dalga boyuyla oynayarak farklı sesler çıkartabildiğini fark ettiler. Zamanına göre hızlı ilerleyen teknoloji yardımıyla da klasik müzik aletlerinin seslerini çıkartabilen aletler yapmaya kalkıştılar. (en basit anlatımı böyle) 1800'lü yılların sonunda ilk "synthesizer" yapılmıştı bile.
Bir synthesizer nedir ve nasıl işler.
Robert Arthur "Bob" Moog 1900’ lü yılların ortalarında bugünkü halk arasındaki adıyla "org" olarak bilinen synthesizerların gerçek ve popüler anlamda kullanılabilir hali olan "Moog synthesizer" ı bir ürün olarak ortaya çıkardı. Dolayısıyla anlatırken "Moog synthesizer" ı örnek vermek istiyorum.
Üç veya dört oktavlık bir tuş sayısı olan üzerinde düğmeler ve kablolar olan ahşap bir kutu şeklinde bir "org" düşünün. (Google a bakabilirsiniz) Kutunun tuşları ise basit bir mixer, elektrik frekansını oluşturan (sinyal) üç adet "oscillator" adı verilen düğme alanı. ( üst üste üç tane akım sesini bindirip kombinasyon sayısını attırabilmek ). Bu akımların frekans ve dalga boylarını (sesi) bükebilen bir filtre alanı (cutoff, attack, decay, vs.) ve oluşan seslerin doygunluğunu ve en alt/üst seviyesini/süresini ayarlayan envelope alanı. Kısaca elektrik sinyalleriyle ses oluşturulur, filtrelenir, doydun hale getirilir ve bağlı olan amfiye iletilerek hoparlörden kulağımıza güzel bir ses olarak verilir. (Bu anlatımı neden yaptığı yazının ilerleyen kısmında anlayacaksınız.)
Günümüzde bilgisayarla müzik yaparken aynı photoshop gibi belli programlar kullanmamız gerekiyor. Photoshop'ta katmanları (layer) üst üste koyarak ya da renk tonlarını düzenleyerek çalışmalar yapılıyorsa müzik programlarının da çalışma mantığı aynı. Aradaki tek fark belli bir zaman diliminde ilerliyor olması. Müzik yapabilmemiz için kullandığımız üç adet yöntem var.
1- Gitar, vokal, vb. şekillerde ses kaydı almak.
2- Hazır ses loop ları (sample) kullanmak.
3- Midi sinyallerini müzik programında dönüştürerek ses oluşturmak.
Bilgisayar programları kendi içinde synthesizer' ı yapay ( yazılımsal ) olarak taklit eder. Yani yukarıda anlattığım Moog synthesizer mantığı programlarda yapay olarak bulunur. Midi sinyallerini alır ve aynı moog synthesizer' da olduğu gibi ses üretir. Günümüzde VST denilen (Virtual Studio Technology) yapay synthesizer ve efekt modülleri vardır. Bunları photoshop ta kullandığımız plugin olacakta düşünebilirsiniz. Fakat bunlar temel bir synthesizer’ a göre daha kapsamlıdırlar. (temel aynı)
Kısaca hazır ritim loop (sample) ları kullanarak ritmi, yapay synthesizer (veya VST) kullanarak basları oluşturup vokal kaydınızı oluşturulan müziğe koyarak en temel haliyle müzik yapabilirsiniz. Bura da tercih size kalmış. İsterseniz sadece ses kaydıyla da olayı bitirirsiniz.
Nelere ihtiyacımız var
( Bilgisayarla müzik ucu bucağı olmayan bir alan. Ben sadece yeni başlayanların ve ilerletmek isteyenlerin ihtiyacı olabilecek şeyleri listeliyorum. )
1- Bilgisayar.
2- Müzik programı.
3- Ses kartı.
4- Midi Controller.
5- Referans hoparlör ve kulaklık.
6- Mixer.
Bilgisayarınızın işlemcisi orta karar da yeterli. Kullandığınız Ram en az 4 GB olmalı. SSD kullanmanız büyük oranda programınızın performansını arttıracaktır. Çünkü sample ses dosyalarını bol bol kullanacaksınız. Hangi müzik programını seçeceğimiz önemli. Ableton Live dışında FL Studio, Reason, Cubase ve sadece mac için üretilmiş Logic gibi programlar şu an aklıma gelenler.
Bilgisayarınızda standart olarak gelen ses kartınız öğrenme aşamasında fazlasıyla işinizi görecektir. Fakat ses kaydetme gibi bir olaya girmek istediğinizde harici ses kartı gibi çözümlere ihtiyaç var. Giriş seviyesi olarak Focusrite Scarlet Studio iyi bir çözüm olabilir. Kutu içeriği ise harici ses kartı, Mikrofon ve kulaklıktan oluşuyor.
Midi controller kullandığınız programdaki özellikleri aldığınız alete atayabildiğiniz, seçiminize göre org gibi tuşları olabilen aletlerdir. Programını bilgisayar klavyesi ve mouse dışında aletten iki elinizle kontrol etmeniz yapacağınız müziğin akışını ve doğallığını arttırır. Ayrıca adı üzerinde, müziğinizde daha fazla kontrollü olursunuz. Sanılanın aksine çok ucuz çözümleri var. Ben "Akai MPK Mini" kullanıyorum. Boyut olarak 13"macbook pro genişliğinde. Kullanımı rahat ve sorunsuz. Rahatlıkla tavsiye edebilirim.
İyi müzik yapmak için sesi en doğru şekilde duymanız gerekir. Bunu içinde iyi ses aralığına sahip bir kulaklık (DJ kulaklıkları ilk aşamada işinizi görür) ve doğru sesi veren stereo bir referans hoparlöre ihtiyacınız var. Referans hoparlör iyi ses vermez, gerçek sesi verir. Siz referans hoparlörde iyi bir ses yakaladığınızda normal hoparlörlerdeki ses işlendiğinden yaptığınız şarkı çok doygun ve temiz olacaktır. Yani referans hoparlör iyi ses yerine doğru ses için yapılmıştır. Normal hoparlörle ise doğru ses yerine iyi ses mantığından giderler. Pahalı sistemlerdir. İyi bir ses aralığına sahip kulaklık kullanmanız ilk aşamada mantıklı olacaktır.
Müzik için kullanacağınız alet edevat arttıkça bir mixer’ e ihtiyaç duymanız kaçınılmaz.
Ableton Live 9
Live, techno' nun anavatanı olan Almanya'da 2001 yılında ilk versiyonu Robert Henke ve Gerhard Behler öncülüğünde piyasaya çıktı. Popüler hale gelmesi 2007' de çıkan Live 7 versiyonu ile başladı. Çünkü en temel farkı ritimleri sayarak kullandığınız sesi siz komut verdikten sonra otomatik olarak bekleyerek uygun ritimde çalmaya başlatmasıdır. (her DJ' in olmazsa olmazı) İsminin Live olmasının da en temel sebebi budur. Fakat Live genel anlamıyla bir DJ programı değildir. Live, müzik oluşturma ve icra etme programıdır. Ve icra etme kısmı diğer müzik programlarına göre daha etkin ve başarılıdır.
Ara yüzü süslü püslü değildir. Son derece minimal ve işlevsel olarak tasarlanmıştır. Ara yüzü, içerisindeki ayarla beraber istediğiniz ölçüde ufaltıp büyütebilirsiniz. Eğer program çöker ya da birden kapanırsa çalışmanız en son hali ile açılır. Yani kurtarma özelliği efsanedir.
Programın en güzel özelliklerinden birisi ise internetten indirilebilen “pack” leridir. Özel bir şıkıştırmaya sahip olduklarından 10 mb’ lık bir dosya program tarafından açıldığında 100 mb tutabilir.
Live'ın ara yüzü nu görsellerle anlatmaya çalışıcam .derken en fazla 5 görsel eklendiğini öğrenmiş bulunuyorum
Açıklamalı görselleri aşağıdaki linkten indirebilirsiniz.
https://yadi.sk/d/HkOBzh1pZi2Bp
Umarım bu konudaki soru işaretlerini biraz olsun giderebilmişimdir.
Bağlantılar:https://www.ableton.com
http://www.moogmusic.com/products
http://us.focusrite.com/usb-audio-interfaces/scarlett-studio
http://www.akaipro.com/product/mpkmini