https://islamgreen34-us.tr.gg
ISLAMGREEN34 MÜZİK MERKEZİ

ORHAN GENCEBAY VE ARABESK

 

ORHAN GENCEBAY VE ARABESK 

FORUM ROCKGUITARS İSTANBUL 2016 

HALİT YILMAZ SELİMOĞLU 
Mimar Sinan Üniversitesi ( İstanbul ) Devlet Konervatuvarı 

RockGuıtars Forum okuyucuları için
Orhan Gencebay ve Arabesk ile ilgili
Bazı açıklamalar,daha önce yazıldı
Bir kaç önemli ayrıntıyı
Yeniden buraya aktarmak istedim
Aşağıdaki linkte
PDF Dosyaları mevcut inceleyiniz

ORHAN GENCEBAY VE ARABESK 

ÖZGÜR TÜRK MÜZİĞİ ARABESK 

Açıklamak istediğim bazı önemli ayrıntıları
Kısaca aktarayım
Öncelikle Orhan Gencebay tarzı müziğe
Arabesk demek yanlıştır
Arabesk demek,Arap kültürüne benzer anlamını taşır
Fransızcadan,Türkçeye geçen Arabesk sözcüğü
"Arap tarzı" anlamına gelir
Her ülkenin bir müziği vardır
Ancak,Arap Müziği Sistemi diye
Bir müzik sistemi yoktur
Yani Türkiyede kullanılan Arabesk müzik terimi ile
Arap kültürü veya Arap müziğinin,bir ilgisi,alakası yoktur
Arapların kullandığı müzik formatlarında
Kendilerine has tarzları,mutlaka vardır
Ancak,Arapların kendi tasarladığı,bir müzik sistemi yoktur
Ve Araplar,Türk Müzik Sistemini kullanmaktadırlar
Türk Müzik Sistemi,Araplara nasıl ve ne zaman geçti
Şeklinde bir soru akla gelirse
Fatih Üniversitesi ( İstanbul ) Devlet Konservatuvarı
Ahmet Çetin Yıldızoğlu'nun
Endülüs ve Gitar isimli yazısından,buraya bir iki satır
Nakledeyim
" Türklerin şimdiki adıyla Taraza olan  ( Kazakistan )
Eski adıyla Talas olan bölgede
Türklerin Araplarla bir araya gelerek
Çinlilere karşı savaştığı dönemde
İslamiyetin,Araplardan Türklere geçerek yayıldığı
Kuran-ı Kerim ve İslam kültürünün,Türklere geçtiği
Araplarında Türk Kültürünü tanıdığını
Türk Musiki Sistemini
Ve Tar denilen enstrümanı benimsediğini,biliyoruz
Arap Musiki Sistemi diye bir müzik sisteminin olmadığını
Arapların kullandığı müzik sisteminin
Türk Musiki Sistemi olduğunu
Bu sistem içindeki,600 makamın bir ksmının 
Araplar tarafından kullanıldığını biliyoruz
Araplar dışındada bir çok ülke ve millet bu sistemi
Kullanmaktadır
Mina notası denilen,dünyadaki ilk nota sistemide 
Orta-Asya Türk sistemidir
Ebcet nota sistemide,Kuran-ı Kerimin
Usül ve makam ile okunması içindir
Amerikadan dünyaya yayılan,Rock müziğinin
Temelini oluşturan Pentatonizm ise
Orta-Asya Türk Musiki Sistemidir
Piyano,Kanun ve Santurun atası
Göktürk enstrümanı olan Yatuğan'dır
Keman ve tüm yaylı sazların atası
Okluğ denilen Orta-Asya Türk çalgısıdır
Vurmalı çalgıların atası,Darbuka ve Kös'tür
Bu iki çalgıda Türk-İslam kültürü ürünüdür
Darp : vuruş
İka : Usül ( Ölçü )
Timpani denilen enstrümanın atası
Türklerdeki Mehter Enstrümanı Kös'tür
Obua denilen enstrüman,Zurna'nın 
( Orta-Asya Türklerinde Surney ) gelişmişidir
O yüzden Zurna'ya,Avrupada Türk Obuası denilir  
Hint sazı olarak bilinen,Star isimli enstrümanı
Delhi Türk Sultanlığı döneminde
Türklerin geliştirdiği
Ve SİH denilen Hint kökenli milletinde 
İslamiyetten etkilenerek
Hinduizim'den koptuğu
Tar denilen enstrümanın gelişmişine 
Bu yüzden,Sihlerin kullandığı ( Sihtar ) Tar denildiği
bilinmektedir  
Gitar denilen enstrümanın atası Tar'dır
Gitar denilen enstrüman 
Endülüste,Müslümanlar tarafından geliştirilmiş olup
İspanyollara Gitar çalmasınıda 
Kastanyet ve Gitar imalatını yapan,Arap-Emevi'lerin öğrettiğinide 
Hatırlatalım " 
Evet forum okuyucuları öncelikle
Arabesk terimi,süsleme veya mimari uslup olarak,belki kullanılabilir
Ancak,Arabesk müzik terimi yanlış ve hatalı bir terimdir  
Orhan Gencebay tarzı müzik
Orhan Gencebay'ın kendi deyimiyle
" Özgün ve özgür ( serbest ) Türk Müziği icrası " dır
Türk Sanat Müziği veya Türk Halk Müziği
Kalıplarının dışındaki bir arayış müziğidir
Orhan Gencebay tarzı müziğin,diğer adı Trioizm'dir
Trioizm denilen müzik türü  
Motalizm,Tonalizm ve Pentatonizm karışımıdır

Türk Motalist Müziğine örnek Azeri Müziği

https://www.youtube.com/watch?v=SaPAsbH9mCM


Türk Pentatonizm-Tonalizm Müziğine örnek Kazak ( Dombra ) Müziği
https://www.youtube.com/watch?v=uPNtiN9zkwA

Orhan Gencebay tarzı,yani Trioizm
( Penta-Tonal Motalist Müzik ) 

Bir Türk ve Dünya müziğidir
Orhan Genbebay Müziklerine
Ve Pentatonizm-Tonalizm-Motalizm ve Trioizm
Türü müziklere örnek olarak
Kısaca bir kaç Orhan Gencebay müzik örneği
Aşağıdaki listededir 

AKŞAM GÜNEŞİ

https://www.youtube.com/watch?v=rcpvaYZHj3U

İLK GÖZ AĞRIM
https://www.youtube.com/watch?v=QTXXGzQPibE

HATASIZ KUL OLMAZ
https://www.youtube.com/watch?v=P9mLUhDnCk4

NEREDEN BİLECEKSİN

https://www.youtube.com/watch?v=oYywz1Cf7Vw

VATAN SAĞOLSUN 

https://www.youtube.com/watch?v=tAxbkqIz0bw

MEVSİM BAHAR OLUNCA 

https://www.youtube.com/watch?v=-JJS7HjHFZ8


DÖNMEYEN YILLAR 

https://www.youtube.com/watch?v=oY8VoGctwbc


DOĞAN BİR PİŞMAN

https://www.youtube.com/watch?v=dSVgNNw4FeE


GÖNÜL FIRTINASI 

https://www.youtube.com/watch?v=KjzV6FVOyfs


NİHAVENT ÜVERTÜR

https://www.youtube.com/watch?v=kXycY8iH8vY


FELEKLE SOHBET 

https://www.youtube.com/watch?v=cUZ759h3FmI


HAKLISIN HAKLI

https://www.youtube.com/watch?v=bIpQpcOvQWU


DİLENCİ

https://www.youtube.com/watch?v=dAv9RaT1cn0


BİLMESİN O FELEK 

https://www.youtube.com/watch?v=p6bL-zFDH1g  

AŞKIMI SAKLA
https://www.youtube.com/watch?v=nsLPOn4Jcdo


Bir zamanlar Arabesk,TRT de yasaklanmıştır
Türk Kültürüne benzemediği  
Prozodi hataları olduğu dile getirilmiştir
Orhan Gencebay,Türk müziği eğitimi almıştır
Prozodi nedir, bilen bir müzik üstadıdır
Çeşitli dönemlerde,bu tür benzer yasaklamalar
Türk Müziği ile ilgili de yapılmıştır
Osmanlı Devleti yıkılınca 
Cumhuriyet döneminde de,aynı tür yasaklamalar mevcuttur
Batı müziği eğitimi almak üzere
Avrupaya öğrenciler gönderilmiş
Avrupada eğitim görenler,Türk müziğini geliştirmek yerine 
Türk Musıkisini dışlamışlardır
Dönem dönem farklı müzik tarzlarına yöneliş
Diğer müzik tarzlarını dışlayış,sürekli vardır
Bu dünyadaki Popüler Müzik anlayışının,bir yansımasıdır
Aynı zamanda,dünyayı yöneten egemen güç olan,Siyonizm
Her ülkede,her bilim dalında,her türlü kültür ve sanat dalında
Ve elbetteki çeşitli ülkelerde,çeşitli müzik dallarında
Kendi çerçevelerini çizerek,toplumları ve insanları etkileyerek
Her türlü konuda baskı ve yasaklarla
Toplumları kendi istediği şekilde yöneten bir güç'tür
Madem,o dönemlerde Türkiye'de
TRT gibi bazı kurumlarda
Türk kültürü ve Prozodi çok  önemliydi
Orhan Gencebay tarzı müzikte,Prozodi hatalarıda incelenmişti 
Gencebay tarzına,Türk Musikisi değil,gibi bir iddia da ortaya atılmıştı 
Peki,öncelikle,Orhan Gencebay tarzından önce
Türk Milli Marşı olan,İstiklal Marşında  
Prozodi hatalarının incelenmesi gerekmezmiydi  

İstiklal Marşının bestecisi Zeki Üngör'ün 
Bestesinde ( Prozodi ) ve icrasında hatalar vardır
Türk Müziği formundada değildir
Bazı hatalar olduğunu,Yıldırım Gürses 
Zülfü Livaneli ve İbrahim Tatlıses
Dile getirmiştir 
İvan İvanovici isimli Rus bestecinin 
Carmen Silvia isimli ( 3/4 ) Vals eserine 
1 Dörtlük eklenerek
C = 4/4 hale getirilmiş kopyesi olduğu iddia edilmiştir 
Türk Müziği olmayan bir marş,neden Türk Milli Marşı olmuştur
Ermeni müzisyen Edgar Mangas tarafından
Uyarlaması yapılırken,Prozodik hatalar,varmıydı,araştırıldımı


İSTİKLAL MARŞI VE CARMEN   

İSTİKLAL MARŞI  PROZODİK BESTE 
 
İstlklal Marşı ile ilgili şu önemli yazıyı nakledeyim
ve konumuzu noktalayalım 

Istiklal Marşı, 1923 yılından itibaren yedi yıl boyunca
Ali Rıfat Çağatay tarafından düzenlenen bestesi ile okunmuştur.
Yapılan bu ilk beste alaturka tarzında bir beste olduğundan
1930 yılında Osman Zeki Üngör'ün bestesi ile değiştirilmiş
Ve günümüz bestesi meydana çıkmıştır



İSTİKLAL MARŞI VE PROZODİ 

http://www.yeniasya.com.tr/ali-oktay/istiklal-marsi-nasil-bestelendi_201068

ALİ OKTAY


12 Mart 1921, İstiklâl Marşımızın kabul edildiği tarihtir. 724 eser arasından seçilen Mehmed Âkif ‘in yazdığı şiir, bu tarihten itibaren Millî Marşımız olarak söylenegelmiştir. Bu yazıda ise zaten pek çoğumuzun gayet iyi bildiği o marşın nasıl birinci seçildiğine dair tarihî süreci anlatmayacağız.

Ama bir çok kimsenin merak ettiğini düşündüğüm, İstiklâl Marşı’nın nasıl bestelendiği, hangi yarışma sürecinden geçtiği konusunu  yazımızda paylaşmak istiyorum.
Millî mücadelenin bütün hızıyla sürdüğü o yıllarda, marşın şiiri seçildikten sonra, bunun bestelenmesi de gerekmiştir artık. Maarif Vekâleti İstanbul Maarif Müdürlüğü’nden bir beste yarışması açılmasını ister. Kurulan komisyona 55 marş bestesi katılır. İşte bu isimlerden bazıları: Ali Rıfat Çağatay, Giriftzen Asım Bey, Hasan Basri Çantay, Hüseyin Sadeddin Arel —ki Türk Müziği’nin ses sisteminin kurucularındandır—İsmail Hakkı Bey, Lem’i Atlı, Mustafa Sunar, Rauf Yekta Bey, Hafız Sâdeddin Kaynak—kendisi için 20. yüzyılın en büyük bestekârıdır denebilir—Zati Arca, Zeki Üngör, Bimen Şen—ki kendisi Ermeni gayrimüslim vatandaşı meşhur bir bestekârımızdır—Suphi Ezgi, Santuri Ethem Efendi, Leyla Saz Hanımefendi ve hatta şaşıracaksınız belki biraz, ama Doğu Orduları Komutanı Kâzım Karabekir Paşa.          
İşte böyle değerli isimler ve önemli bestekârların katıldığı yarışmanın sonucunda Ali Rıfat Çağatay’ın bestesi birinci seçilir. Seçilir seçilmesine, ama bu durum beraberinde bazı tartışmaları da getirir. Kazanlar kaynamaya başlatılır. Onlara göre Ali Rıfat Bey, Türk müzikçisidir ve Batı müziğini bilmez. Dolayısıyla marş Batı formlarında olmalıdır. Tartışmalar uzayınca komisyon, marşı yabancı bestecilere bile yaptırmayı düşününce başta Kâzım Karabekir Paşa olmak üzere bir çok milletvekili karşı çıkar ve bu girişim yarıda kalır. Ancak karmaşa da devam etmektedir. Şöyle ki; o sıralarda Edirne’de müzik öğretmenliği yapan Ahmet Yekta Madran Edirne, İzmir’de müzik öğretmenliği yapan İsmail Zühdü Bey İzmir ve Eskişehir’de kendi bestelerini yaymaya çalışıyordu. İstanbul’da ise Zati Arca ve Ali Rıfat Bey’in bestesi çalınıyordu. Nihayet bu karmaşaya son vermek için Maarif Vekâleti 1924’te Ankara’da bir komisyon kurarak Ali Rıfat Beyin bestesini millî marş olarak kabul edecektir. Bu tartışmaların hüküm sürdüğü bu dönemde henüz ilkokul çağında bir çocuk olan  aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Türk müziği Korosu’nun şefi hocam Süheyla Atmışdört, bir koro çalışması sırasında, çocukluğunda okula giderken Ali Rıfat Beyin bestelediği marşı okullarda söylediklerini anlatmıştı bir gün bize. 
1930 yılına kadar bu marş çalınmakla birlikte o yıl ne olduysa Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör’ün bestesi marş olarak çalınmaya başlar.  
Peki bu marş nasıl bestelenmişti
Kaynakların yazdığına göre, Millî Mücadele sırasında Mızıka-yı Hümayun’da görev yapan Zeki Üngör, Şişli’deki evinde Türk Ordusunun İzmir’e girdiğini duyunca kalkar ve büyük bir heyecanla içine doğan melodileri piyanoya döker. İki gün çalıştığı bu besteyi arkadaşları da çok beğenince Viyana Konservatuvarı direktörüne besteyi gönderir. 10 gün sonra gelen cevapta eserin çok beğenildiği ifade edilir. Daha sonra millî marş yarışması açıldığında Zeki Bey bu bestesini Âkif’in şiirine uyarlamış ve  yarışmaya böylece katılmıştır. Birinci seçilmemesine rağmen 6 yıl sonra ne olduysa bestesi millî marş olarak kullanılmaya başlar. Bu dönemden beri müzisyenler müzikologlar besteyi sürekli eleştirmişlerdir. Bu eleştiriler halen de sürmektedir. Yapılan eleştirilerin başında eserin bazı bölümlerinin Carmen Silva adlı operetten alındığı, bize ait çizgiler taşımadığı, prozodi—uyum— hataları taşıdığı yönündedir. Yine merhum Yıldırım Gürses’in 1998 yılında bir gazeteye verdiği beyanattaki tabir aslında çok güzel özetliyordu bu durumu. Diyordu ki merhum Gürses; ‘’Marşın melodik yapısı, sanki tipik bir Osmanlı beyefendisiyle Batı kültürünü temsil den bir bayanın izdivacı gibidir.‘’ Aslında çok da haksız sayılmaz bu eleştiriler. İlkokuldan beri büyük bir istekle, coşkuyla söylediğimiz millî marşımızı topluluk halinde doğru dürüst söylemeyi bir türlü başaramadığımız bir gerçek. Bakınız millî maçlardan önce, okullarda, törenlerde eseri söylerken çoğu defa nefes alma ihtiyacı duyuyor, bir çok kelimeyi alâkasız yerlerinden bölmek zorunda kalıyoruz. Meselâ öğrencilik yıllarımızda toplu olarak İstiklâl Marşını okuduğumuzda tek bir ağızdan ve tek bir ses olarak okuduğumuzu hiç hatırlamam. Bir dalga halinde bir grup hızlı diğer grup daha yavaş söyleyip tam bir uyumsuzluk örneği sergilerdi. Bugünde çok farklı değil aslında.  İşte bu durum, söz ile beste arasındaki uyumsuzluğun en güzel bir örneğidir


İSTİKLAL MARŞI ANEKTOD 

İSTİKLAL MARŞI  PROZODİ  




ORHAN GENCEBAY  VE  ARABESK

https://listelist.com/orhan-gencebay-kimdir/

“ Arabesk bu!” deyip de burun kıvıran, dahası aşağılayan milyonlarca insana inat, o pek çok kesimden başka milyonlarca insanın Orhan Baba’sı. Kendisi (belki de mütevazılığından) kabul etmese de, pek çok kişi için arabesk müziğin öncüsü o. Tepkisel bir şekilde Arabeskin aşağılanması ise, bu müziğe sahip çıkan, onu bu günlere getiren ve yayılmasını sağlayan kitleden kaynaklanıyor aslında. Bu kitle, Demokrat Parti iktidarıyla birlikte köylerden kentlere göç etmeye başlayan, fakat kentli “elit” nüfus tarafından kente kabul edilmeyen, kent dışına itilen ve hor görülen, itildiği yerde de gecekondusuyla birlikte kendi kültürünü de oluşturan yoksul ve görmezden gelinmiş kitle. İşte arabesk müzik de, içerdiği kavramlar açısından bu kitlenin kendini bulduğu, sahiplendiği ve canı pahasına koruduğu bir müzik türü oldu haliyle.

 

Bir umutla kentlere akın eden, fakat aradığını bulamayan, bulamadığı gibi bir de dışlanan, ötekileştirilen binlerce, milyonlarca insan kendini Mozart’ta, Vivaldi’de bulacak değildi ya! Elbette “başa gelen çekilirmiş” deyip yokluğu, yoksulluğu kabullenecek, “sevenler mesut olmaz” deyip sevdiğine kavuşamamanın acısıyla ağlayacak, “bir teselli ver” deyip aşktan ve yoksulluktan derbeder olmuş bünyeyi rahatlatacaktı. Öyle de oldu…

Orhan Gencebay’ın aslında yaptığı şey arabesk değil. Onun yaptığı, halk müziği-sanat müziği karması olan müziğe sahip çıkmak, ona kendince bir yorum ve düzenleme getirmekten ibaret. Arap müziği ezgileriyle batı sazlarını, Türk sanat müziği ile Türk halk müziği motiflerini karma bir biçimde kullandı Gencebay. Bu müziğin adı da küçük bir zamanlama talihsizliği yüzünden “arabesk” oldu (söz konusu talihsizliğin detayları listenin sonlarında). Listenin giriş kısmını Orhan Abi’nin sözleriyle bitirelim. Demiş ki 1985’te Yeni Gündem’e:

“Ben ve bazıları zaten var olan, yıllar öncesinden ortaya çıkmış olan günümüzde de basın başta olmak üzere çoğunluğun arabesk dediği bu müziğe yeni bir şeyler, bazı değişiklikler, belli kurallar ve bir zenginlik getirmiş olabiliriz yalnızca. Belli bir sisteme oturtmaya çalıştık.”

6 yaşında başlayan müzik hayatı




6-yasinda-baslayan-muzik-hayati-listelist
1944 yılının 4 Ağustos’unda doğdu Orhan Abi. Henüz 6 yaşındayken de eski opera sanatçısı Emin Tarakçı’dan keman ve mandolin dersleri alarak müziğe başladı. (Gariptir, Tarakçı Hoca Samsun’da berberlik yapmaktadır o sıralarda, Gencebay’ın babası da zaten çocuğuna o enstrümanları eğlensin diye almıştı.)
7 yaşında da bağlama ve Türk Halk Müziği dersleri almaya başladı.

Ve ilk beste


İlk bestesi olan Kara Kaşlı Esmerdi Kim Bilir Kimi Sevdi’yi 10 yaşındayken besteledi. 13 yaşında Türk Sanat Müziği ve tambur eğitimi almaya başladı. Ortaokul ve lise dönemlerinde musiki cemiyetlerinde yaylı tambur, THM cemiyetlerinde ise bağlama çaldı. İlk profesyonel bestesi olan Ruhumda Titreyen Sonsuz Bir Alevsin’i 14 yaşında besteledi.

Ergenlikle birlikte değişen müzik zevki

Yaşı 16 olduğunda artık jazz ve rock müziği ile ilgileniyordu. İstanbul’da konservatuar sınavlarına girdi ve kazandı. 20 yaşında TRT Ankara, 22 yaşında da TRT İstanbul Radyosu sınavlarına girdi. Her iki sınavı da kazandı ve önce Ankara, sonra da İstanbul radyosunda çalıştı. Daha sonra da kendi isteği ile ayrıldı (çünkü var olan müzik onu tatmin etmiyordu, o çok daha iyisinin yapılabileceğine inanıyordu).

Müzikten kopamıyor


TRT’den ayrıldıktan sonra babasının işlerinin bozulması sebebiyle Samsun’a döndü fakat Samsun günleri, içindeki müzik tutkusu sebebiyle uzun sürmedi. Çalışmalarını İstanbul Plakçılar Çarşısı’nda yoğunlaştırdı. Zirveye tırmanmaya başlaması da bu çalışmalarla başlamış oldu.

Önce besteci kimliğiyle tanındı





Şarkıcı olarak tanınmadan önce “Sevemedim Kara Gözlüm “, “Koca Dünya”, “Sabır Taşı” adlı besteleriyle besteci olarak tanındı. 1966’da da ulusal çapta düzenlenen bağlama çalma yarışmasında Arif Sağ ve Çinuçen Tanrıkorur ile birlikte dereceye girdi.

Sinemaya da el attı
1966-1968 yılları arasında Sabahat Akkiraz, Nuri Sesigüzel gibi birçok sanatçıya bağlama çaldı. Yine bu dönemde Kızılırmak, Karakoyun, Ana, Kuyu gibi filmlerin de müzik direktörlüğünü yaptı.

Altyapısı zengin bir müzik

Kendi müziğinin altyapısını, İstanbul halk evlerinde Ömer Faruk Tekbilek, Erkin Koray, Neşet Ertaş gibi kişilerle bir araya gelip müzik yaparak oluşturdu. Bu süreçte Ağlıyorum Yana Yana, Gönül Bağları, Yıldız Akşamdan Doğarsın, Neredesin Leylâ’m gibi türkü plakları çıkardı. Sevemedim Karagözlüm, Sabır Taşı, Koca Dünya gibi besteleri de çeşitli sanatçılar tarafından okunuyordu.

Gencebay ekolünün patlaması : Bir Teselli Ver
1968 yılında ise ilk serbest çalışmalar plağı olan Sensiz Bahar Geçmiyor/Başa Gelen Çekilirmiş’i çıkardı. 1969’da çıkardığı Bir Teselli Ver/Yorgun Gözler 45’liği ile ününe ün kattı. (Bu 45’liğin satışlarından dolayı plak şirketi onu “Altın Taç” ile ödüllendirdi.) Yorumcu kimliği ile de ön plana çıkmaya başladı ve Ben Eski Halimle Daha Mesuttum, Hor Görme Garibi, Severek Ayrılalım, Ümit Şarkısı, Sevenler Mesut Olmaz gibi plaklara imza attı.


Kervan Plak günleri
1972’de Yaşar Kekeva ile Kervan Plak’ı kurdu ve kardeşi Burhan Gencebay ile birlikte çalışmalarına bu şirket çatısı altında devam etti. Kervan Plak, Türkiye’nin ilk yerli sermayeli plak şirketiydi ve zaman içinde bünyesine Erkin Koray, Ajda Pekkan, Muazzez Abacı, Mustafa Sağyaşar, Ahmet Özhan, Kamuran Akkor, Semiha Yankı, Samime Sanay, Neşe Karaböcek gibi isimleri katarak piyasada sağlam bir yer edinmeyi başardı.

Yurt dışında da popüler


1978’de yaptığı “Yarabbim” adlı plağı yurt içi ve yurt dışı satışlarıyla adından bir hayli söz ettirdi. Bugüne kadar da 36 filmde başrol oynadı, 90’a yakın filmin müzik direktörlüğünü yaptı, binden fazla beste yaptı ve bunların yarıya yakınını kendisi seslendirdi. Yasal kayıtlara göre 60 milyon civarı plak ve kaset tirajı var Gencebay’ın. (Yasal olmayan üretimlerle bu sayı üç katına çıkıyor. Sadece “Bir Teselli Ver”in satış rakamı -korsan kopyalar hariç- 3 milyondan fazla.)

Gözlerden uzak bir özel hayat


İlk evliliğini 1970’te Beyaz Kelebekler grubunun solisti Azize Hanım’la yaptı. Çiftin bu evlilikten bir oğulları oldu. Daha sonra Azize Hanım’dan ayrılan Gencebay, Sevim Emre’yle yaşamaya başladı. 1974’ten bu yana da birlikteliklerini sürdürüyorlar. Oğlu Altan ise Kervan Plak’ın prodüktörlüğünü sürdürüyor.

Gencebay şarkısı icra etmek kolay değil

Şarkılarını seslendirmek isteyen kişiler konusunda çok titiz davranıyor Orhan Abi, herkese tamam demiyor. Bunu savunurken de “Timur Selçuk babasının şarkılarını herkesin okumasına izin veriyor mu?” diye soruyor ve ekliyor: “İcracı olmanın da birtakım kuralları var.” Zeki Müren, Sibel Can, Ahmet Özhan ve Ebru Gündeş şarkılarını seslendiren (daha doğrusu seslendirebilen) kişilerden birkaçı.


Alkol komasına girmişliği bile var







Sigara ve içkiyle arası iyi değil Gencebay’ın. Zamanında hem içkiyi, hem de sigarayı dibine kadar tüketmiş Orhan Abi. Hatta 20’li yaşlarında iki kez de alkol komasına girmişliği var. Uyuşturucu da kullanmış ama hiçbir zaman müptelası olmamış. Fark etmiş ki bunlar olmadan hayatı daha güzel, hepsini bırakmış, o gün bu gündür de kullanmıyor hiçbirini.

Orhan Baba’dan etkilenen grup: Led Zeppelin


Led Zeppelin’in, daha doğrusu Jimmy Page’in Gencebay’dan etkilendiği konusuna değinmeden olmaz tabii. Grup üyeleri Vanity Fair olduğu tahmin edilen dergiye verdikleri bir röportajda “Biz yıllarca bir Türk müzik adamının ritm, riff ve altyapılarını inceleyerek, bunları kendi müziğimizde kullandık, bunu da ilk defa buradan söylüyoruz. O Türk’ün adı da Orhan Gencebay`dır.” şeklinde açıklamalarda bulunmuşlar. Bu konu Orhan Gencebay’a iletilmiş ve o da doğrulamış bunu. Hatta olayı hem jüri üyeliğini yaptığı Popstar Alaturka’da, hem de Okan Bayülgen’in sunduğu Kral Çıplak’ta anlatmış. Burada sözünü ettiğimiz olay da teknik olarak, Jimmy Page’in Kashmir’de kullandığı riff’lerin ve pena tekniğinin Gencebay’ın kendine has tarzıyla benzerlik taşıması.

Hamburg Müzik Akademisi’nde Orhan Abi incelemesi

2010 yılında orhanabi.net sitesinde ortaya atılan bir iddiaya göre Hamburg Müzik Akademisi’nde hocalar öğrencilere Orhan Gencebay’ın Diriliş/Etrüskler adlı eserini inceletmiş. Eser gerçekten de baştan sona bir başyapıt niteliğinde.

Küçük bir zamanlama talihsizliği


Giriş kısmında söz ettiğimiz talihsizliğe azıcık değinelim. Aslında “arabesk” ifadesini kullanan kişi Suat Sayın’dır. Suat Sayın, Ahmet Sezgin’in seslendirmesi için bir beste yapar ve bu beste çok popüler olur. Ama kaynak Mısırlı besteci Abdülvahap’tır. Suat Sayın bu besteyi Albdülvahap’ın eserlerinden ilham alarak yapmıştır. Durum fark edildikten sonra bu müzik arabesk olarak adlandırılmaya başlanır. Bu olayın Gencebay’la alakası ne? Gencebay, 1966 yılında bir beste yapar ve aynı orkestrasyonu kullanır. Maalesef Gencebay’ın yaptığı müzik de arabesk olarak anılmaya başlanır.

Orhan Gencebay İle Bir Ömür





Bu albüm, sanat hayatının 60. yılına özel hazırlanan özel bir albüm. Albümde 32 sanatçı, Orhan Gencebay’a ait 33 şarkıyı seslendirdi.

Bonus : Gencebaylı Mini Cooper Reklamı

Mini Cooper’ın şu reklamında arkada çalan şarkı bir Orhan Baba şarkısı : Hayat Kavgası.







Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol